Namazın içinden olan altı farz şunlardır: İftitah Tekbiri; niyetin hemen arkasından elleri kaldırırken “Allâhü Ekber” diyerek yapılır. İmâm, “Allâhü Ekber” sözünü bitirmeden önce, uyan kişi “Allâhü Ekber” sözünü bitirse, namaza başlamış olmaz.
İbn Ömer (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı:. ”Bir kimse, halkın yiyecek maddelerinde ihtikâr (karaborsa) yolunu tutarsa, Allâh (c.c.)’dan uzak kalır. Allâh (c.c.) da ondan uzaktır.” Saîd b. Müseyyeb (r.a.), Ömer b. Hattab (r.a.)’den naklen Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı. “Câlib rızıklanır; muhtekir (karaborsacı) mel’undur.
Günümüzde hıristiyan dünyası tarafından resmen kabul edilen 4 İncil nüshası arasındaki farklılıklar bir yana, 325 yılına kadar hıristiyanların elinde 100’den fazla farklı İncil nüshasının mevcut olması, İncil adıyla elde bulunan kitapların Hz. İsa (a.s.)’a indirilen İncil-i Şerif ile alakasının bulunmadığını bariz bir şekilde göstermektedir.
Günümüzde İslâm, Yahudilik ve Hıristiyanlık mensuplarının, aynı kaynaktan gelen kitapların vârisleri ve aynı soya (Hz. İbrahim (a.s.)’a) dayanan peygamberlerin tabileri oldukları söylenerek, bu dinler arasında ortak noktalar tesis etme girişimleri bulunduğu malumdur.
Ehl-i Sünnet yolunun önemini gâyet iyi bilen İslâm düşmanları, İslâm’ı dışarıdan yıkmayı başaramayacaklarını anladıkları için münâfıklar vasıtasıyla İslâm’ı içten yıkmaya çalışmaktadırlar. Ancak bunda da başarılı olamayacaklardır.
Cihâdın dîni terminolojideki anlamı, kâfirlerle savasta elden gelen çabayı sarfetmektir. Aynı zamanda cihâd kelimesinden türeyen mücâhede, nefis, şeytan ve fâsıklarla mücâdele anlamında kullanılır.
Dört şey bedeni kuvvetlendirir: 1. Et yemek. 2. Güzel kokular sürünmek. 3. Cinsî münasebette bulunmadan yıkanmak. 4. Keten elbise giymek. Dört şey bedeni zayıflatır:
Selef-i Sâlihîn (r.âleyh) sükût etmeyi ve dinlemeyi konuşmaktan üstün tutarlardı. İnsanlar arasında meşhur olmamayı, ismi ve resmi bilinmemeyi, ismi her yerde duyulmaktan, meşhur olmaktan şerefli sayarlardı. Birisinin sorusuna bir kardeşinin fetvâ vererek kâfi gelmesini temenni ederlerdi.
Erkeklerin hanımları üzerinde hakları olduğu gibi, hanımların da erkekleri üzerinde hakları vardır. Erkeklerin bu hakları gözetmeleri lâzımdır. Hanımı ile güzel huylu, güler yüzlü olmalıdır. Allâhü Teâlâ: “Onlarla iyi hayat sürün” (Nisâ s. 19) buyuruyor.
Abdullah b. Mübarek (r.âleyh), kölesi satış yaparken Peygamber (s.a.v.)’e salâvat getirirse, o gelirinden yemez ve: “Sen, Peygamber (s.a.v.)’e salâvat getirerek malı övdün, müşteri tavlamak için salâvat getirdin; sakın böyle yapma! Müşteriye malının ucuz olduğunu veya güzel olduğunu söyleme, malı önüne koy, sesini çıkarmadan sat!” diye öğüt verirmiş.
İmâm Ebû Hanîfe en-Nu‘mân (r.a.)’in âlimliği Hz. Peygamber (s.a.v.)’in “Bu isim ve künye ile ortaya çıkıp da onun aracılığıyla Allâhü Teâlâ dinime yeniden kuvvet, şan ve şeref kazândıracak, ümmetimin âlimleri içinde hakikat güneşinin kandili olup onun doğmasıyla hidâyet yıldızları olan diğer mezheplerin âlimleri gizlenmek durumunda kalacaktır” diye haber vermesi ve onun vücudunu, bütün yeryüzünün süsü ve bezeği sayması ile tesbit edilmiştir.
Hayızlı (adetli) ve nifas (lohusa) olanlara şu işler haramdır, yapamazlar: 1. Bir rek’at bile olsa namaz kılmak. 2. Şükür secdesi ve tilâvet secdesi yapmak. 3. Oruç tutmak. (Adetli ve nifas halindeyken tutulmayan oruçlar sonra kazâ edilir, kılınmayan namazlar kazâ edilmez.)
Sünnet, müslümanları hakta ihtilâf etmekten, hevâya uymaktan, şahsî görüşlerin din olarak gösterilmesinden, dalâlet yollarından, şüpheli şeylerden, husûmetlerden korur. Sünnet, Kur’ân-ı Kerîm’i detaylarıyla açıklamak olduğu için belirleyicidir.
Söylenmesi Şerî’âtta câiz olmayan her sözü zarûretsiz olarak dinlemek kulak âfetlerindendir. Nitekim dil afetlerinden olan gıybet, iftirâ, yalan, alay etmek gibi şeylerle malâyani (boş işler) kabilinden olan, âhirete ve dünyaya yarar, ahlâk ve iyilikle alâkalı tarafı olmayan hikâye, kıssa ve sözleri söylemek harâm olduğu gibi, dinlemek de harâmdır.
Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in getirdiği dinde harâm olduğu bilinenleri helâl bilmek küfürdür. Meselâ: Şarab içmenin, kız kardeş ve benzeri mahremlerle evlenmenin câiz olduğunu iddiâ etmek, zarûret zamânları dışında ve şer’î bir şekilde kesilmeyen hayvanların eti, kanı ve domuz etinin yenmesinin câiz olduğunu iddiâ etmek küfürdür.
Bir kere Ebû Bekir (r.a.)’in kızı (Âişe (r.anhâ)’nın kız kardeşi) Esmâ (r.anhâ); üzerinde incecik elbise olduğu hâlde Resûlullâh (s.a.v.)’in huzûruna girdi. Bunu gören Resûl-i Ekrem (s.a.v.), ondan derhâl yüz çevirdiler ve şöyle buyurdular:
Dört hak mezhebi reddeden, müçtehid olmadığı halde şer’i delilleri sözde kitap ve sünnetten veya meâllerden çıkarmak sevdasında olan kimselerin büyük bir gaflet ve delâlet içerisinde oldukları şüphesizdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh fâizin bereketini tamâmen giderir. Sadakası verilen malları ise arttırır. Allâh (harâmı helâl tanımakta ısrâr eden) vebâl yüklenici kafirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara s. 276) buyurulmuştur.
Dinin esasını ve seçkin sahâbelerin yolunu korumak için yaratılan, din önderlerinin en başta gelenlerinden ve sırlara vâkıf olan yakîn ehlinin en önde giden lideri, Ebû Hanîfe en-Nu‘mân (r.a.)’dir.
Kur’ân-ı Kerîm’de gusül hakkında şöyle buyuruluyor: “Eğer cünüp olduysanız tam olarak temizlenin (boy abdesti alın).” (Mâide s. 6) Guslün farz olmasının iki sebebi vardır
Farz namazda kıyâm etmek yâni ayakta durmak namazın farzlarından biridir. Şüphesiz kıyâmın farz olması, farz olan namaza mahsustur. Nafile olan namazda kıyâm farz değildir. Hattâ nafile namazın edâsı kıyâmsız caizdir.