Günümüzde İslâm, Yahudilik ve Hıristiyanlık mensuplarının, aynı kaynaktan gelen kitapların vârisleri ve aynı soya (Hz. İbrahim (a.s.)’a) dayanan peygamberlerin tabileri oldukları söylenerek, bu dinler arasında ortak noktalar tesis etme girişimleri bulunduğu malumdur. Bu çerçevede, bu dinlerin kutsal kabul ettiği kitapların da “kutsal kitap” olarak anıldığı görülmektedir. Oysa bu dinler arasında, özellikle itikadî noktada uzlaştırılması mümkün olmayan ihtilaflar mevcuttur. En başta yahudi ve hıristiyanların “kitap” anlayışlarının bizimkinden farklı olduğuna özellikle dikkat edilmelidir. Tevrat ve İncil’in tahrif edildiği ve bugün Tevrat ve İncil adıyla elde bulunan kitapların Hz. Musa (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’a indirilen kitaplar olmadığı herkesin malumudur. Bu söylediğimizin en açık delili, bugün eldeki Tevrat’ta, Hz. Musa (a.s.)’ın vefâtı, nereye gömüldüğü gibi hususların yer alıyor olmasıdır. (Tevrat, Tesniye, 6/34 vd.). Ayrıca bugün elde bulunan iki ayrı Tevrat nüshası (“Yahudi Tevratı” ve “Samiri Tevratı”) arasında 6 bin civarında farklılık bulunduğu gerçeği de bu söylediğimizi doğrulayan bir başka husustur. Allâhü Tealâ’nın inzâl buyurduğu Tevrat’ın içinde, -hâşâ, sümme hâşâ- “şarap içip kendi kızlarıyla zina eden bir peygamber” veya “Allâhü Tealâ’nın yeryüzüne inip bir insanla/peygamberle güreşip yenilmesi” gibi şeylere rastlamak elbette mümkün değildir. Ancak böyle, insan aklını dumura uğratan ve yer tutmaması için zikretmediğimiz buna benzer birçok uydurma şeyler eldeki Tevrat’ta mevcuttur. (www.mevlanatakvimi.com)