On güzel özellik var ki, bunlar kulu iyiler se-viyesine ulaştırır. Üstün dereceler kazandırır. 1. Çok sadaka vermek. 2. Çok Kur’an okumak.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Cenâb-ı Allâh’ın şöyle buyurduğunu nakletmiştir: “Salât Suresi’ni (Fâtiha) kulum ile aramda ikiye bölüştürdüm. Kul, besmeleyi okuduğunda Cenâb-ı Allâh: “Kulum beni zikretti” der.
Hasan (r.a.)’den şöyle rivayet edilmiştir: “Bir gün Hz. Ömer (r.a.) bir çöplüğün yanından geçerken orada bir müddet beklemiş ve bu durumdan berâberindekiler rahatsız olmuştu. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) onlara dönüp “İşte, hırsla çabaladığınız dünyanız bu” demiştir.
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Onlar ellerindeki Tevrât ve İncîl’de özelliklerini yazılı buldukları o elçiye, okuma yazma bilmeyen o Peygamber’e uyarlar. Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten sakındırır; iyi ve temiz şeyleri onlara helâl, pis şeyleri ise haram kılar, daha önce üzerlerinde bulunan ağır yükleri indirir, sırtlarındaki zincirleri çözer. Ona îmân eden, onu destekleyen, düşmanlarına karşı ona yardım eden ve kendisine indirilen nûra uyan kimseler, kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir
Akika, yeni doğan çocuk için kesilen kurbandır. Erkek çocuk için 2, kız için 1 kesilmesi sünnettir. Allâh Resûlü (s.a.v.), kendisi akika kurbanı kesmiş ve Ashâbı (r.a.e.)’i de buna teşvik etmiştir.
Müslüman müslümanın derdiyle dertlenmeli onun sıkıntılarına ortak olmalıdır.. Gazze, Doğu Türkistan, Arakan, Somali ve daha pek çok yerde müslümanlar zor durumdadır Teknolojinin getirdiği kolaylıklarla oralara yardım etmek daha kolay hale gelmiş durumda.
Farz namazın ilk iki rekâtında Fâtiha’dan sonra tam bir sûre veya üç kısa yahut bir uzun ayet okumak vaciptir. Namaz kılan kimse eğer onu, ilk iki rekâtta okumamışsa son iki rekâtta, Fâtiha’dan sonra okur. Fakat bunu kasten yapmışsa namazı iade etmesi vaciptir, eğer sehven yapmışsa sehiv secdesi yapması vaciptir ve sehiv secdesi yapmışsa namazı sahihtir.
1. Namaz kılan kimsenin namazda abdesti bozulacak olsa abdest alır ve namazı iade eder.
Âişe (r.anhâ) dedi ki: Ömer b. el-Hattab (r.a.) şöyle dedi: “Ebû Bekir, efendimizdir ve hayırlımızdır. Ve Resûlullâh (s.a.v.)’e bizim en sevgilimizdir.”
Akıl sahibi her insanın itikatla ilgili konuların delillerini öğrenip iyice vakıf olması ve böylece taklitten kurtularak, imanını delillendirme ve güçlü bir tasdik sahibi olmaya her şeyden çok gayret etmesi gerekmektedir. Kesin ve yakîn derecesine ulaşan tasdikin sahih bir imân ve âhiret azabından kurtarabilmesi de şu üç şarta bağlıdır:
Allâhü Teâlâ nezdinde namazdan daha sevgili bir ibadet yoktur. İşte bu yönden Şer-i Şerif, namaza gösterdiği itinayı hiçbir ibâdete göstermemiştir. Allâhü Teâlâ namazı, kullarının hayatları boyunca istifade ettikleri sonsuz nimetlerinin şükrü için bir vesile kılmıştır. Cuma gününde bu nimetlerin tahakkuku diğer günlere nispetle çok daha fazla olmasından dolayı, hatta ilk insan olan Âdem (a.s.) bu günde yaratılmıştır, Cenâb-ı Hâkk o günde, diğer namazlardan bazı bakımlardan ayrıcalıklı olan hususî bir namazı kullarına emretmiştir.
Hz. Ali (k.v.)’nin torunlarından olan İbrâhim ibni Muhammed (r.a.) şöyle dedi: Hz. Ali (r.a.), Resûl-i Ekrem (s.a.v.)’i anlatırken şöyle derdi: “Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) orta boyluydu. Boyu ne aşırı derecede uzun, ne de göze batacak kadar kısaydı. Mübarek saçı çok kıvırcık olmadığı gibi tamamen düz de değil, hafif dalgalıydı. Ne tombul yüzlü ne de yumru yanaklıydı. Yüzünde hafif bir değirmilik vardı. Teninin rengi de beyaz olup hafifçe pembeye çalardı.
Takvâ, Allâh (c.c.) korkusu ile Allâh (c.c.)’un yasakladığı şeylerden, önce şirkten, sonra da günâhtan, günâh ve haram olması ihtimâli bulunan şüpheli durumlardan, gereksiz şeylerden korunma, sakınma demektir. Takvâ makamı çok şerefli bir makamdır. Cenâb-ı Allâh: “Hiç şüphesiz ki Allâh, ittikâ edenlerle ve muhsinlerle berâberdir.” (Nahl s. 128) ve “Sizin, Allâh katında en şerefliniz, en müttakî olanınızdır.” (Hucurât s. 13) buyurmuştur.
İslâmî çevrede çocuk terbiyesi konusu günden güne büyüyen bir problem olarak artık en büyük meselelerin de önüne geçti. Çocuk terbiyesinde 3 kuralı uygulamak gerekir. Terbiyenin ilk kuralı, çocuğun dostunu düşmanını bilmesidir. Aksi takdirde hoşuna giden bir özelliğinden dolayı düşmanını taklide başlar. Çünkü ona karşı hiçbir ön yargı taşımaz.
Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur; ‘‘Üzerime günde bin defa salavât getiren kimsenin Allâh cesedini cehennem ateşine haram kılar.’’ (Mustatraf) Abdullah ibn Amr ibni As (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Meşrû’ işlere Allâh’a hamd ile başlanmazsa hayır ve bereketi kesilir.” “Allâh’a hamdetmek şükrün başıdır.
Enes bin Mâlik (r.a.)’dan naklen Şeyh Ebü’l-Berekât Hibbetullah Sekatî’nin bize haber verdiği üzere, Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu: “Receb, Allâhü Te’âlâ’nın ayıdır. Şa’ban benim ayımdır. Ramazan benim ümmetimin ayıdır.” Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’e “Yâ Resûlâllah! Receb Allâhü Te’âlâ’nın ayıdır ne demektir?” diye sorulan suâle:
Her yıl üç aylar girdiğinde, milletimizin çokça rağbet ettiği; tevbe istiğfar ve muhasebeye vesile kıldığı mübarek gün ve geceler (kandil geceleri) hakkında çeşitli tartışmalar öne sürülmektedir. Halbuki hadisleri toplamak ve sünneti korumakta çok hassas davranan âlimler, bu ibadetleri nakletmiştir. Bu ibadetlerden biri de Regâib namazıdır. İbnü’l Esir Câmiu’l-Usûl’de, yaygın olan şekliyle Regâib namazını ve sonrasındaki duâya icabet edilmesini anlattıktan sonra şöyle demiştir
Ramazân-ı Şerîf’in karşılayıcısı durumunda olan mübârek aylardan Receb ayının ilk Cum’a gecesine Regâib gecesi denir. Bu geceye Regâib gecesi denmesinin asıl sebebi şudur: Bu gecede Peygamberimiz (s.a.v.)’e hâs bazı manevî ihsânlar gerçekleşmiştir ki olmasıdır ki bunun şükür ifâdesi olarak Peygamberimiz (s.a.v.) on iki rek’at namâz kılmışlardır.
Receb-i Şerîf’te Okunacak Duâ:
Bi’smi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm
Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şa’bân ve belliğnâ Ramazân vahtim lenâ bi’l-îmân ve yessir lenâ bi’l- Kur’ân. (Bu duânın, sayı sınırlaması olmamakla berâber, Receb-i Şerîf boyunca günde 100 def’a okunması fazîletlidir.)