Cennet ehli cennete, cehennem ehli de cehenneme girdiğinde Resûlullâh (s.a.v.) ve mü’minler, Allâh (c.c.)’a yönelirler ve derler ki: “Ey Rabbimiz! Bu kardeşlerimiz dünyada iken “La ilâhe illallâh” diyorlardı, bizimle beraber oruç tutuyorlar ve bizimle birlikte namazlarını edâ ediyorlardı.
Allâh (c.c.) bizlere Cennet hakkında konuşmak istediğinde dünyada bulunan nimetleri misâl olarak göstermektedir. Ancak bu bize Cennet’teki nimetlerin gerçek suretini vermemektedir. Bunun içindir ki Allâh (c.c.) Kur’ân-ı Kerîm’de Cennet’ten bahsederken daima “mesel” (mesela gibi) kelimesini kullanmaktadır.
İnsan cennette her ihtiyacını temin eder ve daha fazlasını da temin eder. İnsan cennette bir şeyi arzuladığında sadece hatırından geçirmekle onu derhâl önünde bulur. Cennet ehli arasında kin ve nefret bulunmaz.
Resûlullâh (s.a.v.) dünyada bütün insanlığı kurtuluşa erdirecek olan Allâh (c.c.)’un şeriatını insanlara tebliğ etmekle alemlere rahmettir.
Resûlullâh (s.a.v.)’in buyuruyor ki: “Sizden biriniz, ben kendisine kendi canından daha sevgili olmadıkça imân etmiş olmaz.”
Kâfirler izledikleri yöntem konusunda mahlukâtın en akılsızlarıdırlar. Allâh (c.c.) kendi dininin hak din olduğunu kanıtlamak için kâfirleri kullanmaktadır.
Cennet ehli şöyle der: “Hidâyetiyle bizi bu nimete kavuşturan Allâh’a hâmdolsun! Allâh bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik.” (Araf s. 43)
Cennet ehlinden Cennet’e ilk girecek olanlar, Resûlullâh (s.a.v.) ve onun ümmetinden olan salih mü’minlerdir. Çünkü onlar dünyada fitnenin kol gezdiği bir dönemde geldiler. Onlar yeryüzünde fitnenin alevlendiği bir zamanda yaşadılar.
Nebî (s.a.v.) Allâh (c.c.)’u çok zikredenlerin hesapsız cennete gireceğini söylemişlerdir. Bunlar Azhâb Sûresi’nde de Allâh (c.c.)’u çokça zikreden kadın ve erkekler olarak geçmektedir.
hennemde azâp görmek, Allâh (c.c.)’un dünya hayatında bizlere ihsân ettiği bütün nimetlerden orada mahrum olmak demektir. Şu kadar var ki Allâh (c. c.)’un dünya hayatında insanlara verdiği nimetlerden mü’min de kâfir de faydalanmaktadır.
Kıyâmet gününde insan ilk önce Allâh (c.c.) hakkı, daha sonra da kul hakkından hesaba çekilecektir. Allâh (c.c.)’un kulları üzerindeki hakkı, onların dünyada iken mâsiyetler üzerinde ısrar etmesi ve Allâh (c.c.)’un yasalarına muhalefet etmeleridir. Kulların kullar üzerindeki hakları ise birbirlerine zulmetmeleri yahut birbirlerinin haklarını gasp etmeleridir.
Peygamberi ve onunla birlikte imân edenleri utandırmayacağı günde Allâh sizi, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından âmellerinin nurları aydınlatıp gider de, “Ey Râbbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin” derler.” (Tahrim s. 8)
“İmân eden ve soylarından gelenler de imânda kendilerine tabi olanlar var ya; işte biz, onların nesillerini de kendilerine kattık. Onların âmellerinden de bir şey eksiltmedik. Herkes kazândıklarına karşı bir rehindir.” (Tûr s. 21)
İyilik yapmada ve iyiliği istemede öyle ol ki, başkası bir iyilik yapınca, senin yaptığını sansınlar; kötülük yapmada ve istemede öyle ol ki, sen kötülük yapsan, başkası yaptı sansınlar.
Rivâyet ederler ki, Mü’min kabrinden çıktığı vakit, yüzü ve kokusu güzel bir şey, onu karşılayacak: “Ben, senin sâlih amelinim, gel bana bin; zîrâ dünyâda ben, sana binmiştim” diyecek.
Cehennem hakkında Cenâb-ı Hâkk, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyurur: “Şu gerçeği bilmiyorlar mı ki, kim Allâh (c.c.)’a ve Resûlü (s.a.v.)’e karşı hududu aşarsa, içinde ebedi olarak kalmak üzere, ona cehennem ateşi vardır.”(Mehmed Çağlayan, Ehl-i Sünnet ve Âkâidi, s.263)
Siz birbirinizi tanıdığınızı inkâr eder ve birbirinize lânet okursunuz.” (Ankebut s. 25); “Muttakiler dışındaki bütün dostlar, o gün birbirine düşmandırlar.” (Zuhruf s. 67) ve “Her ne zaman o cehenneme bir ümmet girerse, dindaşlarına lânet eder.” (A’raf s. 38)
Eğer kabir azâbının sebebi dünyaya bağlanmak ise bundan hiç kimse kurtulamaz. Çünkü kadın, evlât, mal ve yüksek bir mevkiyi herkes sever.
Sur; boynuz demektir. Onu duyan herkes rûhunu teslim eder. Yani rûhları da ölecektir. Ancak bu konuda Allâh (c.c.)’un ölmesini istemediği bazı rûhlar istisnâ edilecektir,
Kıyâmetin alametleri sadık haberlerle bizlere ulaşmıştır. Müslümanların da bunlara inanmaları gerekmektedir.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurmuştur: “Kıyâmet Gününde her hak, sâhibine verilecek, hattâ boynuzsuz koyunun hakkı boynuzludan alınacaktır.”