Kıyâmet günü meydana gelecek olan birçok sahneleri Allâh (c.c.) Kuran da bizlere zikretmiştir. Resûlullâh (s.a.v.) de hadisi şeriflerinde açıklamıştır. İnsanlar hesaba çekilecekleri kıyâmet gününde çok değişik suretlerde hesap vereceklerdir. İster kâfir olsun ister günâhkâr mü’min olsun her birisi kendince hesaba çekilecektir. Resûlullâh (s.a.v.) dünyada bütün insanlığı kurtuluşa erdirecek olan Allâh (c.c.)’un şeriatını insanlara tebliğ etmekle alemlere rahmettir. Ahirette de bütün insanlık mahşer meydanında hesap vaktini beklerken, onları o günün korku ve sıkıntılarından kurtarmak için şefaat edeceğinden dolayı alemlere rahmettir. Kıyâmet gününde Resûlullâh (s.a.v.)’e Allâh (c.c.) tarafından bahşedilen şefaat hakkından faydalanabilmek için Hz. Peygamber (s.a.v.)’in katında hayırlı bir hasletimizin bulunması gerekmektedir. Resûlullâh (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır: “Benim şefaatim ümmetimden büyük günâh sahipleri içindir.” (Tirmizî) Hz. Peygamber (s.a.v.)’in katında olması gereken yararlı haslet, asi mümine şefaat edilmesini gerektirir. Bundan dolayı Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Tââti hakir görmeyiniz. Allâh üç şeyde üç şeyi gizlemiştir. Tââtte rızasını, mâsiyette gazâbını ve mahlukâtında da esrarını gizlemiştir.” (Biharu’l- Envar, c.78, s.188) Yani insanın ne kadar basit olursa olsun yapılan iyiliği ve tââti küçük görmemesi gerekir. Belki de basit görülen bir iyilik insanın cennete girmesine sebep olacaktır. Bu yüzden çok küçük ve basit de olsa karşılaştığımız iyilik yapma fırsatını değerlendirmeye ve onu işlemeye çalışmalıyız. Çünkü belki de insan bununla Allâh (c.c.)’un rızasına nail olacaktır. (İmâm Şarani, Ölüm-Kıyâmet-Ahiret, s.111-112)