Kıyâmet gününde insan ilk önce Allâh (c.c.) hakkı, daha sonra da kul hakkından hesaba çekilecektir. Allâh (c.c.)’un kulları üzerindeki hakkı, onların dünyada iken mâsiyetler üzerinde ısrar etmesi ve Allâh (c.c.)’un yasalarına muhalefet etmeleridir. Kulların kullar üzerindeki hakları ise birbirlerine zulmetmeleri yahut birbirlerinin haklarını gasp etmeleridir. Bu hususta Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “İflas eden kimdir bilir misiniz?” Sahabe-i kiram şöyle cevâp verdi: “Ey Allâh’ın Resûlü! İflâs eden kimse dinarı ve dirhemi kalmayan kimsedir.” Resûlullâh (s.a.v): “Hayır! Ümmetimden iflâs eden kimse odur ki, kıyâmet günü namazı, orucu, zekâtı güzel bir biçimde eda etmiş olarak gelir. Ancak falan kimseye sövmüş, falana iftira etmiş, falan kimsenin malını yemiş, falan kimsenin kanını akıtmıştır. Böylece herbirisine yaptığı hasenâtından karşılık olarak dağıtılır. Eğer o kimse hakkında hüküm verilmeden evvel hasenâtları biterse, diğerlerinin işlediği günâhlar da onun sırtına yüklenir ve böylece cehenneme atılır.” Yani insanların haklarına tecavüz etmekle iyilikleri yok olmuş, iflâs etmiştir. Allâh (c.c.) dilediği kimseyi getirir, başkalarının haklarını ondan alır ki cennetine koyabilsin. Allâh (c.c.) bizlere Kur’an-ı Kerim’de kıyâmet sahnelerini arz ederken, bu büyük günde meydana gelecek olan bazı hadiseleri bizlere ibret ve ders almamız için anlatmaktadır. Özellikle kıyâmet günü mahşer meydanında bulunan herkesin huzurunda bütün bu sahneler gerçekleşecektir. Herkese teşhir edilir biçimde aleni olacaktır. (İmâm Şarani, Ölüm-Kıyâmet-Ahiret, s.116-117)