Cennet ehli şöyle der: “Hidâyetiyle bizi bu nimete kavuşturan Allâh’a hâmdolsun! Allâh bizi doğru yola iletmeseydi kendiliğimizden doğru yolu bulacak değildik.” (Araf s. 43) Bu âyet-i kerimede geçen hâmd, bütün cennet ehli arasındaki sevgi ve dostluk sebebiyle Allâh (c.c.)’a yapılan bir hâmd’dir. Elbette bizler dünyada verdiği nimetlere karşılık Allâh (c.c.)’a teşekkür etmek için “Elhâmdülillâh” diyoruz. Ahirette ise daha fazla hâmd edeceğiz. Çünkü orada teşekkürümüz daha çok olacaktır. Çünkü orada her arzumuz salt hatırımızdan geçmesiyle yerine getirilecektir. Çünkü Allâh (c.c.)’un nimetleri sayılamaz, hesabı tutulamaz. Cennet ehlinin burada yaptıkları hâmd, Allâh (c.c.)’un onlara âmel edecekleri bir din indirmesi ve bu sayede oradaki nimetlere kavuşmaları nedeniyledir. Allâh (c.c) imân yolunda bizlere yardım etmiştir. Bizleri imâna erdirmek için imân yoluna rehberlik etmek üzere elçilerini gönderen Allâh (c.c.)’a hâmd olsun. Cennet ehli ile cehennem ehli arasındaki diyalog Allâhü Teâlâ’nın bizlere bildirdiğine göre şu şekilde devam ediyor: “Cennet ehli Cehennem ehline: “Biz Râbbimizin bize vadettiğini gerçek bulduk, siz de Râbbinizin size vaadettiğini gerçek buldunuz mu?” diye seslenir. “Evet” derler. Ve aralarından bir çağrıcı, “Allâh’ın lâneti zalimlerin üzerine olsun!” diye bağırır.” (Araf s. 44) Bunun anlamı şudur: Cennet ve Cehennem ehli birbirlerini görecekler ancak aralarında birbirlerine karışmalarını engelleyecek bir perde veya engel bulunacaktır. Aralarında ki bu set sayesinde ne cehennemin alevleri cennet ehline ulaşacak, ne de cennetin nimetleri cehennem ehline ulaşacaktır. Ancak birbirlerini görüp konuşma imkânı bulacaklardır. Salihler nimet içerisinde yaşayacaklar, kâfirler ve günâhkârlar ise azâp göreceklerdir. (Muhammed Mütevelli Şaravî, Kur’ânda Kıyâmet Sahneleri, s.189-190)