Güya Hz. Alî sevgisi adı altında Şia’nın Hz. Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Âişe (r.a.e.) düşmanlıkları bilinen bir vakıâdır. Hz. Ömer’e söven birini işittiğinizde ona hangi Ömer’i kast ediyorsun diye sorun? Kastettiğin Hz. Alî (k.v.)’nin oğlu olan Ömer mi? Yoksa Hz. Alî (k.v.)’nin oğlu Hz. Hüseyin (r.a.)’in oğlu olan Ömer mi?
İki cihân saadeti, ancak kendisine uymakla temin edilebilen Nebî (s.a.v.) Efendimiz ayakta su içmemek konusunda bizleri 1400 sene önce uyarmışlar, suyu oturarak besmele çekip su bardağı sağ ele alınarak içmeyi tavsiye etmişlerdir.
Müslümanın ilk olarak farzları, vacipleri, sünnetleri öğrenmesi; ikinci olarak farz olan tüm ibâdetleri sünnetler ve vacipler ile pekiştirmesi gerekir. Üçüncü olarak da bu öğrenilenleri güzel bir şekilde tatbik etmesi gerekir.
Nebî (s.a.v.): “Mukadderatını bir kadının eline teslim eden milletler felâh bulmaz.” buyuruyor. (Buhari) Bu kadını aşağılamak değildir, kadının o işe ehil olmadığını beyân buyurmasıdır.
Erkeklerin mahremi olmayan kadınlara, kadınların da mahremi olmayan erkeklere belli ölçüler dışında bakmaları caiz değildir. Buna göre aralarında birbirinin mahremi olmayan kadınlar ve erkekler bulunan insanlar, birbirlerini görmeyecek şekilde ayrı ayrı yerlerde oturacaklardır.
Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh fâizin bereketini tamâmen giderir. Sadakası verilen malları ise arttırır. Allâh (harâmı helâl tanımakta ısrâr eden) vebâl yüklenici kafirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara s. 276) buyurulmuştur.
İlim tahsil ederken, kalbi dağıtacağı için şaka yapmamalı, ilim okuma ve dinleme esnasında, kalbi öldüreceği için gülmemeli ve oyun oynamamalıdır. İlimde mücâdeleye ve münâkaşaya girmemelidir. Çünkü din bilgilerinde tartışmaya girmek sapıtmaya yol açar.
Mevlânâ (k.s.) Hazretleri, Halep’te El-Halâviyye ve Şam’da El-Makdisiyye Medresesi’nde bulundu. Muhyiddîn-i Arabî, Kemâleddin bin Adîm, Sadreddîn-i Konevî (k.s.) gibi zamânın âlim ve velîleriyle sohbet edip onlardan da ilim öğrendi. Onların teveccühlerini kazanan Mevlânâ Celâleddin (k.s.), Şam Medresesi’nde zaman zaman Hızır (a.s.) ile görüştü.
İmâm-ı Gazâlî (r.âleyh) dedi ki: “Cehennem ehlinin çoğunun ağlaması, ibâdetlerini, din işlerini geciktirdikleri için olacaktır. Yarın yaparım diyen zavallı, bugünün dün için yarın olduğunu düşünememektedir.
Dijital araçların ve internetin kendi içerisinde barındırdığı çocuk ve gençlerin maruz kaldığı riskler; sanal alemde şiddet, alkol, madde bağımlılığı ve cinsellik ile ilgili çok sayıda kötü misâl teşkil eden içerikler mevcuttur.
Ana ve babanın evlâdı üzerinde hakkı olduğu gibi, evlâdın da ana ve baba üzerinde birtakım hakları vardır. Bu haklardan bir tanesi de çocuğa güzel bir isim vermektir. Muhammed ve Ahmed isimleri, Allâh (c.c.) katında bütün isimlerden daha sevimlidir.
Acaba bize hiçbir dayanakları olmadan soykırım yaftalaması yapan ABD, AB, Rusya ve diğerleri, hiç tarihlerine baktılar mı? Çünkü tarihin yazdığı kadarıyla bu ülkeler soykırım bataklığında yüzmekteler.
1. Besmele ile başlayıp, hamdele ile bitirmektir. Hatta her lokmayı aldıkça “Bismillâh” demek, daha güzeldir. Herkesin duyup söylemesi için, Besmele’yi aşikâre okumalıdır. 2. Sağ el ile yemeli, tuz ile başlayıp, tuz ile bitirmelidir.
Taklit, fikir donukluğudur ve insanı akıl ve muhâkemeden yoksun bırakır, taklit eden kişiler mantıklarını çalıştırmazlar.
Beyaz elbise giymek müstehâbtır. Siyah elbise de öyledir. Çünkü Peygamber (s.a.v.)’in siyah bir sarığı vardı, onu bayramlarda sarardı ve sardığında ucunu arkaya doğru salıverirdi. Mekke’ye girdiğinde de siyah sarık sarmışlardı. Kişi, elbise giyiminde benzerini ölçü alırsa uygun olur. Onun için ne fazla pahalı olanını seçer, ne de fazla kötü olanını. Çünkü bunu yaparsa insanların gıybetine sebebiyet verir.
Bir gün Ka’b (r.a.) bir Yahudi âliminin ağladığını gördü. “Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. “Bazı şeyleri hatırladım, o sebeple ağlıyorum” dedi. Bunun üzerine Ka’b (r.a.), “istersen seni ağlatan şeyleri sana söyleyeyim” dedi ve devam etti:
Roger Garaudy 1982’de müslümanlığı seçti. Bunun sebebini bir konferansında bütün dünyaya şöyle açıkladı: “Evet, bugün ben müslümânım. Niçin İslâm’ı seçtiniz, diyorsanız; İslâm’ı seçmekle çağı seçtim”, “İslâm, çağları arkasında sürükleyen bir dindir.
Müslüman coğrafyalar içinde zulümlerin belki de en büyüğüne, en uzun sürenine ve en sistematik olanına maruz bırakılan bölgenin adı Doğu Türkistan’dır. Çin hapishâneleri ve çalışma kampları işkencenin yoğun olarak kullanıldığı yerlerdir.
“Sen onları uyanık sanırsın, oysa onlar (derin bir uykuda) uyuşmuşlardır. Biz onları sağ yana ve sol yana çeviriyorduk. Köpekleri de iki kolunu uzatmış yatıyordu. Onları görmüş olsaydın, geri dönüp onlardan kaçardın, onlardan içini korku kaplardı.” (Kehf s. 18)
Günümüz bazı gençleri, “görücü usulü” ile evlenmeyi kendilerine yapılan bir saygısızlık olarak kabul ediyor. Evlenecek yaşa gelmiş gençler, hayat arkadaşlarını seçerken (kendi deyimleri ile) “tecrübelerinin elverdiği ölçüde “titiz” ve “hassas” davranmaya çalışıyorlar.
"Kimin de rızkı geciktirilirse, çokça “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ desin” (Taberânî) “Bir kimse istiğfâra devam ederse Allâh ona her darlıktan bir çıkış yolu verir, her kaygıdan âzâd eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.” (Tirmizî)