Ana ve babanın evlâdı üzerinde hakkı olduğu gibi, evlâdın da ana ve baba üzerinde birtakım hakları vardır. Bu haklardan bir tanesi de çocuğa güzel bir isim vermektir. Muhammed ve Ahmed isimleri, Allâh (c.c.) katında bütün isimlerden daha sevimlidir. Cenâb-ı Hâkk, Peygamberi (s.a.v.) için ancak en sevimli olan ismi seçmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuşlardır ki: “Bir kişiye Cenâb-ı Hâkk bir erkek çocuk verir, o da ona Muhammed ismini verirse, o kişi de onun çocuğu da Cennet’te olurlar.” Bundan sonra en fazîletli isimler “Abdullâh, Abdurrahman” gibi kulluk ifâde eden isimlerdir. Anne ve baba; Cenâb-ı Hâkk’ın ibâdet lafzıyla kendisiyle alâkalandırmadığı, Peygamberi (s.a.v.)’in zikretmediği, müslümânların kullanmadığı bir ismi evlâdına vermemelidir. Rivâyet ediliyor ki: “Herhangi birinizin bir çocuğu dünyaya gelir ve ölürse, ona isim vermezden önce onu defnetmesin.” Eğer erkek ise ona erkek ismini verecektir. (Kız ise kız.) Allâh’ın Resûlü (s.a.v.) çirkin ismi, güzel isimle değiştirirdi. Meselâ Esrem (kırık dişli) adlı bir kişi Resûlullâh (s.a.v.)’e geldi. Ona Zür’a ismini verdi. Hz. Ömer (r.a.)’in Âsiye adında bir kızı vardı. Cenâb-ı Peygamber (s.a.v.) onun ismini Cemile ile değiştirdi. Çocukların ana-baba üzerindeki diğer hakları ve bu konuda ana babanın görevleri ise; onları beslemek, İslâm ahlâkına göre terbiye etmek, onları bir kazanç yoluna koymak, çocuklar arasında âdil davranmak, dokuz yaşına girdiklerinde yataklarını ayırmak, on üç yaşına girdiklerinde namâz kılmıyorlarsa hafifçe dövmek, zamanı geldiğinde de bir engel yoksa onları evlendirmektir. (İbn-i Âbidin (r.h.), Reddü’l Muhtâr, c.15, s.525-526)