Günümüz bazı gençleri, “görücü usulü” ile evlenmeyi kendilerine yapılan bir saygısızlık olarak kabul ediyor. Evlenecek yaşa gelmiş gençler, hayat arkadaşlarını seçerken (kendi deyimleri ile) “tecrübelerinin elverdiği ölçüde “titiz” ve “hassas” davranmaya çalışıyorlar.
Bunu ben şöyle formüle ediyorum; “Adı şeyh olanların yüzde doksanı şeyh değildir.” Şeyh olmak için bir şeyhin yanında yetişeceksin. Şeyhin seni bu işle görevlendirmiş olacak. Şu anda şeyh olanların büyük kısmı böyle bir terbiyeden geçmemiş. Bitirenlere de şeyhi böyle bir yetki vermemiş. Filanca şeyh efendiyi hasbelkader görmüş. Bir zamanlar hasbelkader onun tekkesine uğramış. O şeyh efendi ölünce “Halife benim” diyor. “Sen halife değilsin” diyen resmi bir makâm da olmadığı için problem büyüyor.
Kazâya kalan namazların tek başına veya ce-maatle kazâ edilmesi durumunda ezân ve kâme-tin tekrarı gerekir. Şâyet kazâ edilecek namazlar birden fazla ise kazâ edeceği ilk namaz için ezân okur ve kâmet getirilir. Daha sonra kazâ edeceği namazlar için sadece kâmet getirilir.(Suâlli Cevâplı İslâm Fıkhı, c.1, s.440-441)
Aile, Türk toplumunun temelidir. Yeni Medeni Kanun ve 2005 yılında yürürlüğü giren Ceza Kanunu, ailede disiplinini sağlanamaz hale getirmiştir. Mahrem alan olması gereken ailenin içerisine kamu gücünün bu denli müdahalesini mümkün kılmıştır.
Bir kadın evinin işini yaptığında, çocuğunu büyüttüğünde üretime katkıda bulunmuş sayılmıyor; tam aksi ev kadınları tüketici gibi gösteriliyor. Fakat aynı kadın çalışıp bu işleri başka birine yaptırınca, işi para karşılığı yapan diğer kadın üretime katkıda bulunmuş sayılıyo.
936 yılında kapatılan MTTB, 1946 yılında bir grup gencin müracaatıyla yeniden açılmıştır. Bu yıllarda bazı nümayişlerle, milli refleks MTTB tarafından ayakta tutulmaya çalışılmış ancak 1960 darbesini kurum olarak açıktan destekleyecek kadar sistemle entegre bir çizgide faaliyet yürütülmüştür.
İlâhiyat fakültelerinde refomist ve tarihselci hocaların hatalarını anlattığımda bazı öğretim üyeleri, “Hocam hepsini onların içine katma, biz onlardan değiliz” diyenler çok çıkıyor. Evet, ben de kesinlikle inanıyorum ki hepsi böyle değil. Mücadele edenleri makaleler ile de olsa cevap yazanları hariç tutarak, susanlara artık şunu sormak da bize vacip hâle geliyor.
Gerçek müslüman olsaydınız, bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!” diyecek ve gerçek müslümanlığın “ne idüğü”nü ve “nasıl”ını gösterecek bir gençlik…
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik… “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” şuurunda bir gençlik…
İslâm’ın açık ve beyenelminel düşmanları hepimizin malumudur. Ancak bunlardan daha zararlısı ise maalesef ilahiyat fakültelerimizi gittikçe sarmakta olan Ehl-i Sünnet düşmanı bir kısım ilahiyatçı “misyoner”lerdir.
Türkiye’de ihmâle uğrayan konulardan biri de şüphesiz “Çalışan Anne”dir. Kadına iş veren müesseseler, onun aynı zamanda bir anne ve ev kadını olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
Cumhuriyet ideolojisi yıllarca gençlik ve kadın üzerinden sürdürülmek istenmiştir. Kadını modern hayata karıştırma, böylece yeni bir kimlik verme macerası Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli sosyal mühendislik projelerindendir. Devletin ikilemi, hem aileyi toplumun temeli olarak görmesi, hem de kadınları modernliğe herhangi bir norm değer üretemeden zorlamasıdır. Gelenekten kaçış esas olarak görülmüş; yenilik, üzerinde düşünülmeden kutsanmıştır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dayalı politikalar yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü bu politikalar kadını erkeğe karşı rekâbete yöneltmekte ve çatışma dilini kullanmaktadır.
Güçlü olmak adına en büyük vurgu çalışmak ve kocaya ihtiyacı olmamak üzerine yapılıyor: Çalış özgür olursun, çalış ayaklarının üzerinde dur, çalış değerli olursun, çalış erkeğe haddini bildir, çalış… Kadınlar üzerinde çok yıpratıcı duygusal büyük bir baskı oluşturuyor bu sözler.
Ehl-i Sünnet itikâdı denilen inanış sahiplerinden asla bir ihânet ve ayaklanma sadır olmamıştır. Doğru yoldan çıkınca artık millilik de bozulmakta, vatanını milletini bayrağını rahatça satabilmektedir. Son olay bunun en açık göstergesi olmuştur. Zira kökü dışarda mezhepsiz, radikal (Abduh, Afgani benzeri kişiler) ve ılımlı İslâm (F.G. ve avânesi) denilen bozguncu tipler her zaman kullanılmaya açık olmuşlardır.
1971 yılında İstanbul’da, MTTB Genel Başkanı Ömer Öztürk tarafindan kurulan vakfımız; milletimizin tereddütsüz güveni, yarım asırlık tecrübesiyle; eğitim, yurt, burs ve yayıncılık alanlarında hizmet vermektedir.
Medya organları, oyun kurucuların bir parçası olarak her gün cinsiyet savaşını körükleyen mesajlar yayınlıyor. İnsanların çoğu medyadan gelen bilgileri sorgulamıyor ve doğru olarak algılıyor. Oysa medyada pek çok yalan ve manüpülatif haber çıkıyor. Haberlerle yığın psikolojisi oluşturarak insanlar koyun güder gibi güdülüyor.
Görüldüğü gibi ülkemizde de aile politikalarında çözüm olarak yaslanılan “toplumsal cinsiyet” politikalarının uygulandığı ülkeler, daha en temelde aile yapısı ile ilgili çok ciddi problemler yaşamaktadır ve bu ülkelerde anne-baba-çocuklardan oluşan aile yapısı yok olmak üzeredir. Araştırmanın en önemli bulgularından birisi de kadına yönelik şiddet verileridir.
Dinden Sapmaya Bir Örnek başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz. Ehl-i Sünnet […]
Kavvam Erkek ile Saliha Kadın Evi Cennete Çevirir Kavvam Erkek […]
Receb Ayının Fazileti Receb Ayının Fazileti başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz. […]