Peygamber (s.a.v.) Efendimiz döneminde kadınların mescide gelip namâz kıldıklarına dair rivayetlerin bulunduğu bir hakikâttir. Ancak, sahabe kadınlarının tesettüre ve mahremiyete ne denli uyduklarını, hangi kıyafetlerle cemaate iştirâk ettiklerini de belirtmek gerekir. O dönemde sabah namâzı gecenin karanlığında kılınır ve kadınlar bu karanlık içinde tanınmazdı. (Buhari) Ayrıca Peygamberimiz (s.a.v.), kadınların dağılması için sahabesiyle bekler, daha sonra kalkar ve dağılırlardı. (Buhari) Günümüz mescitlerinde bu uygulamanın uygulanabilir olduğunu söylemek mümkün müdür? O dönemde erkek ve kadınların mescide giriş ve çıkış kapıları da ayrılmıştı. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz bir keresinde “Şu kapıyı kadınlara ayırsak nasıl olur” buyurdular. Bu sözden sonra İbn-i Ömer (r.a.)’in kadınlara tahsis edilen bu kapıdan ölünceye kadar tek bir kez girdiği görülmemiştir. (Ebû Davud) Başka bir rivayette ise Hz. Ömer (r.a.) insanları kadınların girdiği kapıdan girmeye alıkoyuyordu. (Ebû Davud) Bugünkü mescitler de görülen manzara ile şu rivayetlerin farkını görmemek mümkün değildir. Günümüz şartlarında erkeğin ilgisini çeken “koku sürünmek, tesettüre uymamak, aynı kapıdan girmek, erkeklerin görebileceği mekânlarda kılmak” gibi yanlış durumlara düşen hanımların camilere teşvik edilmesi doğru değildir. Ayrıca hanımların camilere gitmelerini gerektirecek ne dinî, ne mantıkî ne de toplumsal hiçbir gerekçe yoktur. Kur’an-ı Kerim, annelerimiz olarak nitelediği peygamber hanımlarından bir şey istediğinde perde arkasından istenmesini emir buyurmuştur. Hikmet olarak da “Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır” (Ahzab s. 53) buyurmaktadır. (Basından Derleme)