Kur’ân’da her şeyin açıklaması bulunmaktadır. Gerçek anlamda onlara vâkıf olan, şeriatın tamamını ihâta etmiş olur ve hiçbir konuda sıkıntıya düşmez. Buna şu Kur’ân nassları delâlet eder: “Bugün size dininizi tamamladım.” (Mâide s. 3) “Sana da insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur’ân’ı indirdik.” (NahI s. 44) “Kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.” (En’âm s. 38) “Doğrusu bu Kur’ân, en doğru olan yola götürür.” (İsrâ s. 9) Ancak sadece Kitap (Kur’an-ı Kerim) ile yetinme düşüncesi, ehl-i sünnetten olmayan nasipsiz kimselere aittir. Çünkü bunlar, bu aşırı düşüncelerini “Kitâb’ın her şeyi beyân etmiş olduğu” esası üzerine kurmakta ve sünnetin getirdiği hükümleri bir tarafa atmaktadırlar. Halbuki Kur’an’ı açıklayan sünnettir. Hatta Hz. Paygamber (s.a.v.) Kur’an’ın tek müfessiridir. Bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) ümmeti hakkında en çok korktuğu şeylerden birini Kur’an-ı Kerim olarak bildirmiş ve “Kur’ân’dan korkum, mü’minlerle tartışmak için onu münafıkların öğrenmiş olmasıdır.” (Ahmed) buyurmuştur. Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: “Bir kavim gelecek ve Kur’ân’ın müteşâbihâtı ile sizinle tartışmaya gireceklerdir. Siz, onlara hadislerle mukâbele edin. Çünkü hadislere vâkıf olanlar, Allâh (c.c.)’un kitabını daha iyi bilenlerdir.” Yine Hz. Ömer (r.a.)’den şöyle söylediği nakledilmiştir: “Üç şey vardır ki dini yıkar. Bunlar; âlimin sürçmesi, münâfığı Kur’ân ile tartışmaya girmesi ve saptırıcı imâmlar.” İbn Mesûd (r.a.) ise: “Öyle kavimler göreceksiniz ki, kendileri arkalarına atmış oldukları halde sizi Allâh (c.c.)’un kitabına çağıracaklardır. O zamanda siz ilme sarılın ve bid’at çıkarmaktan sakının, ifrâta düşmekten kaçının, köklü ve güzel olana yapışın” demiştir.Hz. Ömer (r.a.): “Sizin hakkınızda iki tip insandan korkuyorum. Biri, uygun olmayacak şekilde Kur’ân’ı tevile kalkışan kimsedir. Diğeri de kardeşiyle mülk yarışına girendir” demiştir. (Şatıbi, el-Muvâfakât, İslâmi İlimler Metodolojisi, c.4, s.15)