Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki Allâh ve Resûlü şarabın, meytenin(leşin), domuzun ve putların satışını haram kıldılar.” ”Ey Allâhın Resûlü! Meytenin yağları hakkında ne dersin, onlarla gemiler yağlanır ve insanlar onu aydınlanmak için kullanırlar?” diye sorulunca, Hz. Peygamber(s.a.v.) “Hayır o haramdır” diye buyurdu ve şöyle devam etti “Allâh yahudileri kahretsin, Allâh onlara hayvanların iç yağlarını haram kılınca onlar bunu erittiler ve sonra da satıp bedelini yediler.” (Buhârî, Müslim) Bu ve diğer kaynaklara dayanarak, Hanefi, Şafii, Mâliki ve Hanbeli fıkıh âlimleri ‘kan, leş, domuz ve şarabın kullanılmasını da alış verişini de caiz görmemişlerdir. Dolayısıyla Allâh’a inanan ve haramdan kaçan bir Müslümân domuz yetiştiremez, domuz kesemez, domuzun derisinden, etinden, kılından veya herhangi bir uzvundan istifade edemez, tabaklama yapamaz, alış verişini yapamaz ve tüketemez. Ülkemizde kaçak olarak salam, sosis, jambon gibi ürünlere karıştırılarak ciddi miktarda domuz eti tükettirildiği gibi domuzun derisi ve kılı da bir çok ürünün üretiminde kullanılmaktadır. Sakal tıraş fırçaları, elbise fırçaları, ayakkabı firçaları, berberlerin kullandığı fırçalar hem domuz kılından hem de başka hayvanın kılından yapılmakta, ama yağlı boya fırçaları çoğunlukla domuz kılından üretilmektedir. Bilhassa hamur işlerinin yağlanmasında evlerimizde ve iş yerlerimizde yağlama fırçası olarak genelde yağlı boya fırçası kullanılmaktadır. Bu durumda Müslümân tüketici ne yapmalıdır? Tüketiciler olarak öncelikle cebimizdeki cüzdanı, belimizdeki kemeri, sırtımızdaki deri ceketi ve altımızdaki deri pantolonu, ayağımızdaki ayakkabıyı, deri çanta ve valizlerimizi, evlerimizdeki ve bürolarımızdaki deri koltukları, diş, traş, elbise, boya ve badana fırçalarımızı sorgulamalıyız. Haram olduklarını tesbit edebildiklerimizden derhal vazgeçebilmeliyiz. Yeni alışverişlerimizde, bundan böyle fiyat araştırmasından önce haram mı değil mi sorgulamasını yapmalıyız. Ürünün üzerinde hangi hayvandan yapıldığını bildiren etiket talebinde bulunmalıyız. (Dr. Kamil Büyüközer, www.gimdes.com)