“Cenâb-ı Hâkk, Yakûp (a.s.)’a şöyle vahyetmiştir: “Ey Yâkûp, ben senin zürriyetinden birçok hükümdarlar ve peygamberler göndereceğim. Fakat sonunda Harem-i Mekke’den çıkacak olan peygamberi göndereceğim. O’nun ümmeti Kudüs’deki mescidin binasını yenileyecektir. O, bütün peygamberlerin sonuncusu olarak gelecek ve adı Ahmed olacaktır…”
Bir gün Ka’b (r.a.) bir Yahudi âliminin ağladığını gördü. “Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. “Bazı şeyleri hatırladım, o sebeple ağlıyorum” dedi. Bunun üzerine Ka’b (r.a.), “istersen seni ağlatan şeyleri sana söyleyeyim” dedi ve devam etti:
Ebû Hüreyre (ra) demiştir ki: “Peygamberimiz (s.a.v.) buyurdu: “Âdem, Cennet’ten çıkarıldığı zaman Hind’e oradaki Serendip arzına indi ve yalnızlık sebebiyle korktu. O sırada Cebrail inerek ezân okudu
Akıl sahibine üç şey yaraşır:
1. Zamanına, basîretle, ibret gözüyle bakıcı, 2. İşini, önüne katıcı, 3. Dilini, koruyup tutucu, kelâmını, azaltıcı olmaktır.
Takıyyuddin es-Sübki (r.âleyh), “Et-Ta’zim ve’l-Minneh” adlı kitabında diyor ki: “Cenâb-ı Hâkk, Kitâb-ı Kerim’inde peygamberlere hitaben: “…Mutlaka O’na inanacak ve mutlaka O’na yardım edeceksiniz” (Âl-i İmran s. 81) buyurmuştur.
Peygamberler; yiyip içmek, hasta olmak, evlenmek, çarşıda gezmek, yaşlılık ve ölüm gibi beşeri durumlarla karşı karşıya kalsalar da, onları herkesten farklı kılan üstün vasıflara sahiptirler.
Cenâb-ı Hâkk buyurmuştur: “Ey Peygamber, şüphesiz seni biz, bir şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak gönderdik.” (Ahzâb s. 45) Gördüğünüz gibi Cenab-ı Hâkk bu âyette ona herkesin üstünde tutacak, birçok vasıflar vermiştir.
İbrâhim (a.s.)’ın babası Âzer: “Artık oğlumuzu şehire götürmekte bir tehlike yok, alınan bütün tedbirler kaldırıldı. Nemrûd’un da endişesi zail oldu. Hattâ O’nu Nemrûd’un mâiyetine bile verebiliriz.” dedi.
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Şüphesiz ki ben, her dinden geçip, müslim ve muvahhid olarak, yüzümü, o gökleri ve yeri yaratan Allâhü Teâlâ’ya döndüm. Ben, müşriklerden değilim.” (En’âm s. 79)
Âyet-i kerîmede: “Senin şânını ve ününü yüceltmedik mi?” (İnşirâh s. 4) buyrulmuştur. Peygamberimiz (s.a.v.)’in şânının yüce oluşunun bir delîli de O (s.a.v.)’in adının, Allâh (c.c.)’un adını takip etmesidir. Kelime-i Tevhid’de bu açıkça görülmektedir. “Lâ ilâhe illallâh” denildikten sonra “Muhammedun Resûlullâh” denir ki bu şeref, her türlü şerefin üstündedir.
Yaratılanların İlki Nebi (s.a.v.)’in Nurudur Yaratılanların İlki Nebi (s.a.v.)’in Nurudur […]
Resulullah (s.a.v.) Bütün Peygamberlerin Peygamberidir Resulullah (s.a.v.) Bütün Peygamberlerin Peygamberidir […]
Rahip Bahira’nın Resûlullah (s.a.v)’in Peygamberliğini Bildirmesi Rahip Bahira’nın Resûlullah (s.a.v)’in […]
Peygamberimiz Efendimiz’in Üstün Vasıfları Peygamberimiz Efendimiz’in Üstün Vasıfları başlıklı yazımızı […]
Mevlid Gecesi Mevlid Gecesi. Mevlid Kandili, Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğum günüdür. […]
Peygamberimize Ezel Aleminde Nübüvvet Verilmesi Peygamberimize Ezel Aleminde Nübüvvet Verilmesi […]
Kur’an’da Nebi Efendimiz’e Saygı – 2 Kur’an’da Nebi Efendimiz’e Saygı […]
Kuran’da Nebi Efendimiz’e Saygı -1 Kuran’da Nebi Efendimiz’e Saygı -1 […]
Nebi Efendimiz’in Allah Nezdindeki Değeri Nebi Efendimiz’in Allah Nezdindeki Değeri […]
Peygamberimize Ezel Aleminde Nübüvvet Verilmesi Peygamberimize Ezel Aleminde Nübüvvet Verilmesi. […]
İbrahim Aleyhisselam’ın Sahifelerinden Nasihatler İbrahim Aleyhisselam’ın Sahifelerinden Nasihatler başlıklı yazımızı […]