Peygamberimiz Efendimiz’in Üstün Vasıfları

Peygamberimiz Efendimiz’in Üstün Vasıfları başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.
O (s.a.v.), öyle bir kıymeti haiz bulunur ki; ne dille ifade edilebilir, ne de çalışmakla elde edilir. Bu ancak, Yüce Allâh’ın bir vergisi ve tahsisidir. İşte Habibine bu cümleden olarak şunları ihsân etmiştir:
Peygamberlik, elçilik, dostluk, muhabbet, seçilme (kendi tarafından), isra, cemâlini müşahede ettirmek, kendisine yaklaştırmak ve cemalini göstermek, vahiy, şefaat, vesile, fazîlet, yüksek derece, Makâm-ı Mahmud, Burak, Mi’rac, tüm insanlığa peygamber olarak gönderilişi, tüm peygamberlere imâmlık yapması, peygamberlerle tüm milletlerarası tanıklık yapması, Ademoğullarının seyyidi (efendisi) olması, Livaü’l-Hâmd vel-beşâre’nin kendisine verilmesi, tebşir etme, Arş sahibi olan Rabbinin nezdindeki yeri ve orada kendisine itaat edilmesi, emanet, hidayet vasıflarına sahip oluşu, âlemlere rahmet olarak gönderilişi, Kevser sahibi bulunması, nimetin kendi üzerinde tamamlanması, geçmiş ve gelecek günâhlarının afv edilmesi, sadrının açılması, şânının yükseltilmesi, zafere kavuşturulması, sükûnetin verilmesi, meleklerle desteklenmesi, kitab, hikmet, Seb’a mesâni ve Kur’ân-ı Azîm’in kendisine verilmesi, Allâh (c.c.)’un kendisine olan rahmeti, meleklerin kendisi için yaptıkları istiğfarına mazhar olması, insanlar arasında adâletle hükmetmesi, sayesinde insanlardan ağır ve yorucu manevî yüklerin kaldırılması, ismi ile yemin edilmesi, duâsının kabulü, bitki ve hayvanların kendisiyle konuşması, Allâh (c.c.)’un izni ile ölüleri diriltmesi, sağırları duyurması, parmaklarından suların fışkırması, azı çoğaltma yeteneği, Ay’ın inşikakı (ikiye bölünmesi), elindeki asanın bir anda kılıç kesilmesi, düşmanın kalbine korku verilmekle zafere kavuşturulması, Allâh (c.c.)’un inâyeti ile bilinmeyen bazı gizliliklere vukufiyeti, bulutun kendisini gölgelemesi, taşların tesbih etmesi, elemleri (kederleri) iyileştirmesi ve benzeri mucizeler ki, sayısını ancak bunları kendisine lutfeden bilir. Bütün bunların yanında âhirette de kendisine, yüksek rütbeler ve de kutsal dereceler, mutluluk veren mertebeler ve akılların idrâk edemeyeceği ve hayâl gücünün bile âciz kalacağı nice nimetler bahşedilecektir.
(Kâdı ‘İyaz, Şifâ-i Şerîf, s.64)