Lût kavminin kötü tutum ve davranışları ve helak edilişleri, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle açıklanır. “And olsun ki; onlar konuklarına (bile) kötülük yapmayı kast etmişlerdi. Biz de, gözlerini, silme kör ediverdik. İşte, azabımızı ve tehditlerimizi(n akıbetini tadınız)!” (dedik). “Onları, ışrak vaktine girdikleri sırada, o (korkunç) sayha (çığlık), birden yakalayıverdi. Hemen (şehirlerinin) üstünü, altına getirdik. Tepelerine de, balçıktan pişirilmiş bir taş (yağmuru) yağdır­dık.” “Vaktâ ki, azab emrimiz geldi. (O, memleketin) üstünü, altına getirdik. Tepelerine de, balçıktan pirişirilmiş, istiflenmiş taşlar yağdırdık ki, onlar Rabb’inin katında hep damgalanmalardı. Onlar, zâlimlerden uzak değildir.” “Allah, küfredenlere Nuh’un karısı ile Lût’un karısını misal olarak gösterdi. Onlar kullarımızdan iki iyi kulun (nikâhı) altında idiler. Böyle iken, hainlik ettiler de (o iki zevç) onları Allah’ın azabın­dan hiçbir şeyle kurtaramadılar. Onlara (o iki kadına): “Ateşe girenlerle birlikte siz de giriniz” denildi. “O (şehrin harabeleri) gerçekten (herkesin göre­bileceği işlek) bir yol üstünde (hâlâ) durucudur.” “Bunda, iman edenler için muhakkak, bir ibret vardır.” “And olsun ki; aklını, kullanacak bir kavim için, biz oradan apaçık bir nişane bırakmışız.” (M. A. Köksal, Peygamberler Tarihi, s.257)