Mûsâ (a.s.), bir gün; “Ey Râb! Kullarının sana sevgilisi hangisidir?” diye sordu. Yüce Allâh: “Onların, beni en çok zikredenidir!” buyurdu.  Mûsâ (a.s.): “Yâ Râb! Kullarının en zengini, hangisidir?” diye sordu. Yüce Allâh: “Kendisine verdiğim şeye en razı olanıdır!” buyurdu. Mûsâ (a.s.): “Ey Râb! Kullarının en iyi hüküm vereni hangisidir?” diye sordu. Yüce Allâh: “insanlar hakkında, kendisi için hüküm verdiği gibi, hüküm verendir” buyurdu. Mûsâ (a.s.): “Yâ Râb! Kullarının sana karşı en haşyetlisi hangisidir?” diye sordu. Yüce Allâh: “Onların beni en iyi bilenidir!” buyurdu.

“İlâhî! Ben, Sana nasıl şükredeyim ki bana ihsân buyurduğun nimetlerinden en küçük bir nimete bile bütün amellerim denk gelmez!” dedi. Yüce Allâh: “Ey Mûsâ! işte sen şimdi bana şükrettin!” buyurdu. Mûsâ (a.s.): “Ey Râbbim! İyiliği emir, kötülükten nehy ve Allâh (c.c.)’a imân eden hayırlı bir ümmetin, insanlar için ortaya çıkarılacağını Tevratta yazılı buldum. Onları, benim ümmetim yap!” dedi. Yüce Allâh: “Onlar, Ahmed (a.s.)’ın Ümmeti’dir.” buyurdu.

“Ey Râbb’im! Sonradan geldikleri halde, kendilerinden önceki ümmetleri Kıyamet gününde geçen bir Ümmeti Tevrat’ta yazılı buldum. Onları benim ümmetim yap!” dedi. Yüce Allâh: “Onlar, Ahmed (a.s.)’ın Ümmetidir!” buyurdu.

Mûsâ (a.s.): “Ey Râbb’im! Kendilerinden öncekiler kitaplarını ezberlemeyip yüzünden okurlarken, indileri (ilim ve hikmetin aslı olan kitapları) kalplerinde ezberlerinde bulunan bir ümmeti, Tevrat’ta yazılı buldum. Onları, benim Ümmetim yap!” dedi. Yüce Allâh: “Onlar, Ahmed (a.s.)’ın Ümmetidir!” buyurdu.

“Ey Râbb’im! Ben Tevrat’ta yazılı bir ümmet buldum ki onlar dilekte bulunurlar, kendilerinin dilekleri kabul olunur. Onları, benim ümmetim yap!” dedi. Yüce Allâh: “Onlar, Ahmed (a.s.)’ın Ümmetidir!” buyurdu.

(Beyhakî, Delâilünnübüvve, c.1, s.281)