Resûlullâh (sav) şöyle buyurdu: "Bu on günlerden başka Allâh (cc) katında daha fazîletli bir şey yoktur. Bu günlerde tuttuğun orucun her günü, yüz köle azat etmeye, yüz deve kurbanına, Allâh yolunda cihat için binilen yüz ata bedeldir"
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:“Zilhiccenin ilk on gününün gecelerinden birini ihyâ etmesi o kimsenin bir seneyi hacc ve umre ibâdetiyle ihyâ etmesi gibidir Bu günlerden bir gün oruç tutması senenin öbür vakitlerinde ibâdetle meşgûl olması gibidir
Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: Cuma günü guslünü yapan güzel koku sürünen temiz elbiselerini giyip Cuma için mescide giden namaza kadar oturup okunanları dinlerse onun bu hareketi Cuma ile öteki Cuma arasındaki günâhlarına keffâret olur
Peygamberimiz (s.a.v), bu namazda uzun sûreler okur ve şöyle buyururdu: “Bu vakitte gök kapıları açılır. Gök kapılarının açıldığı bu vakitte sâlih âmellerimin göğe yükselmesi benim hoşuma gider.”
Bir insan buluğ çağına girdikten sonra eğer kendisini evliliğe hazır hissediyorsa, aile olma hakkı vardır. Bu hak, hayat hakkı kadar önemlidir. Allah Resûlü (s.a.v.), maddi imkânı olmadığı için bu hakkı kullanmayan gençlere o imkânı elde edene kadar oruç tutmasını tavsiye etmiştir.
İnsan hayatına giren maddî-mânevî her şey insanı etkiler. Hayatta her şeyin hatta teknolojinin bile dinin emirlerine ve kültüre etkisi vardır. Kitle imhâ silâhları buna misâl olarak zikredilebilir.
Fecr-i sâdık doğmuş yani tan yeri ağarmış, sabah namazının vakti girmiş ise, abdest aldıktan sonra sabah namazının iki rek’at sünnetini evinde kıl. Peygamberimiz (s.a.v.) böyle yaparlardı.
Nafile ibâdetlere, istirahâtı düşünmeden devam edilmelidir. Çünkü bunlar Allâhü Teâlâ’ya olan muhabbetin ve yakınlığın anahtarıdırlar. Sıddîkların gözlerinin nurudur
Hacamatta maksat, derinin altındaki akıcılığı olmayan kirli kanı ve dokular arasındaki sıvıda biriken atıkları belli yöntemlerle dışarı atmak suretiyle kanın rahatça dolaşmasını sağlamaktır.
"Kimin de rızkı geciktirilirse, çokça “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ desin” (Taberânî) “Bir kimse istiğfâra devam ederse Allâh ona her darlıktan bir çıkış yolu verir, her kaygıdan âzâd eder ve onu ummadığı yerden rızıklandırır.” (Tirmizî)
Şevvâl ayında altı gün oruç tutmak, sahîh hadîs ile sabittir. Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Ramazan-ı Şerif ayında oruç tutup, ardından Şevvâl ayından da altı gün oruç tutarsa, bir yıl oruç tutmuş gibi olur.”
Nebî (s.a.v.) Allâh (c.c.)’u çok zikredenlerin hesapsız cennete gireceğini söylemişlerdir. Bunlar Azhâb Sûresi’nde de Allâh (c.c.)’u çokça zikreden kadın ve erkekler olarak geçmektedir.
adir Gecesi 4 rekât namaz kılınır. Her rekâtte Fâtihâ’dan sonra 7 İhlâs sûresi okunur. Namazdan sonra da 70 kez istiğfâr edilirse biiznillâh mağfiret olunur. Bu gece bol bol “Sübhanallâhi ve’l hamdulillâhi velâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber” virdine devam edilmelidir. Ayrıca bu gece tesbih namazı kılınması fazîletlidir.
Hz. Ömer (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Allâh (c.c.)’un Kitâb’ından size herhangi bir hüküm verilirse, onunla âmel vâcibdir, terk edildiğinde özür kabûl edilmez. Eğer aradığınız hükmü Allâh (c.c.)’un Kitâb’ında bulamazsanız benim sünnetime tâbi olunuz. Sünnetimde de o hükme âid bir şey bulamazsanız, ashâbımın sünnetine sarılınız. Zirâ ashâbım gökteki yıldızlar gibidir. Herhangi birinin sünnetine sarılırsanız hidâyete erersiniz..
Muhtar olan görüşe göre, “Allâh” ism-i şerîfî, İsm-i Â’zam-dır. Eğer biri: “İsm-i Â’zam’ın şartlarından biri, kendisiyle Allâh (c.c.)’a duâ edildiği zaman, duâsı kabul olunur.
İbn Ömer (r.a.)’den rivayet edildiğine göre bir hadîs-i serif’te Peygamber (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdu: “İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir. Allâh (c.c.)’dan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)’in Allâh (c.c.)’un kulu ve Resûlü olduğuna inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullâh’ı hac etmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buharî, Müslim)
(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran...
Selmân-i Fârisî (r.a.) bir hadîs-i şerîfi şöyle bildirmiştir: “Resûlullâh (s.a.v.) Şa’ban ayının son günü hutbede buyurdu ki: “Ey müslümanlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge vermek üzeredir ki, bu aydaki bir gece (Kadir gecesi) bin aydan daha hayırlıdır.
(Bir kimse akar bir suya veya havuza dalsa veya yağmur altında durup bütün vücudu ıslansa, ağız ve burnuna da su alırsa, gusül vazifesini yerine getirmiş olur.)
Kur’ân-ı Kerîm okuyan kimsenin kırâatten maksadı, kalbindeki yalnızlığı ve sıkıntıyı kaldırmak, dünya üzüntülerini gidermek, Mevlâ’ya kavuşma şevkinin hakkını yerine getirmek, kulluk ahkâmını bilmek ve hizmet âdabında kusur etmemek olmalıdır.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, zekât toplayarak fakirlere yardımcı olmamız hakkındadır. Birçok kimse bu ahdi ihlâl etmekteler. “Bu çalışmamızın bizlere ne faydası vardır, bizler için yorgunluktan başka bir şey değildir, zekâtlarını ister versinler ister vermesinler, fakirler için niye kendimizi yorup zekât toplayalım” derler.