Peygamber (s.a.v.)’in mübarek ağızlarından çıkan her bir kelimenin doktorlar için büyük tıp kitabı olduğunu hiçbir akıl sahibi inkar edemez. Nitekim günümüzde birçok alanda olduğu gibi tıp alanında da hadis-i şerifler sayesinde ilerleme kaydedilmekte, bazen de hadis-i şeriflerde haber verilen gerçeklere dolaylı yoldan ulaşılmaktadır. İnsanı ve hastalıkları yaratan Allâhü Teâlâ, yarattığı her derdin devâsını da yaratmıştır. İnsana düşen vazife bir yandan duâ ederken diğer yandan da hastalıklardan kurtulma yollarını arayıp tedavi olmaya çalışmaktır. Nitekim insanlara her konuda rehber olarak gönderilen Allâh Resûlü (s.a.v.) de hastalandığında, hekimlere tedavi olmuş, hastalanan ashabı için de hekimler çağırmış ve zamanın tedavi yöntemlerinden faydalanmıştır. O zamanın tedavi yöntemleri arasında en yaygın olarak kullanılan hacamat da Peygamberimiz (s.a.v.)’in sıkça başvurduğu bir tedavi uygulaması olup bizzat Cebrail (a.s.) tarafından kendisine ve ümmetine tavsiye edilen bir tedavi şekli olmuştur. Hacamat, binlerce yıldır dünyanın birçok yerinde koruyucu hekimlikte ve hastalıkların tedavisinde uygulanmış, günümüzde de dünyanın birçok yerinde alternatif tıpta en fazla tavsiye edilen tedavi metodu hâline gelmiştir.Hacamatta maksat, derinin altındaki akıcılığı olmayan kirli kanı ve dokular arasındaki sıvıda biriken atıkları belli yöntemlerle dışarı atmak suretiyle kanın rahatça dolaşmasını sağlamaktır. Kan aldırmak belli bir bölge veya herhangi bir organdaki aşırı kan hücumunu (basıncını) azaltmak için veya hasta bir organın kanını tazelemek için yapılır. Almanya’dan Çin’e Malezya’dan Kanada ve Avustural-ya’ya kadar bir çok ülkede tatbik olunan hacamatla kan alma yöntemine yöneliş, bilhassa son yıllarda dünyada gözle görülür bir şekilde artmıştır. Bunun sebebi ise hacamat ile tedavinin ÇOK BASİT, GÜVENİLİR ve İLAÇSIZ bir tedavi şekli olmasıdır. (Ömer Muhammed Öztürk, Misvâk ve Hacamat, s.47-50)