Câbir b. Abdullah (r.a.)’den naklen, Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu anlatıldı: “Bu on günlerden (Zilhicce ayının ilk on günü) başka Allâh (c.c.) katında böyle sevimli ve daha fazîletli bir şey yoktur.” Sordular: “Onun benzeri de mi yoktur?” Şöyle buyurdu: “Onun benzeri de yoktur. Meğer ki bir kimse, bütün varlığını Allâh için harcasın. Canını versin, kanını Allâh yolunda akıtsın.” Fakih anlatıyor: Babam, Muhammed b. Galib, “Ata (r.a.) yolu ile Hz. Âişe (r.anhâ)’ya ulaşan bir rivâyeti bana anlattı: Bir genç vardı. Çalgıcılık ederdi. Zilhicce ayının hilâlini gördüğü akşamın sabahında oruç tutardı. Onun bu hâli Resûlullâh (s.a.v.)’a anlatılınca onu çağırdı ve sordu: “Sana bu günlerde böyle bir orucu tutturan nedir?” Şöyle anlattı: “Anam babam sana feda olsun yâ Resûlullâh! Bu günler, hac âdetlerinin başladığı günlerdir. Bu günler hac günleridir. Umarım ki, Allâhü Te’âlâ onların duâsına beni de katar.” Bunu dinledikten sonra Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Bu günlerde tuttuğun orucun her günü, yüz köle azat etmeye, yüz deve kurbanına, Allâh yolunda cihat için binilen yüz ata bedeldir. Tervlye günü orucu ise senin için bin köle azat etmeye, bin deve kurban kesmeye, üzerine binip cihat edilen bin ata bedeldir. Arefe gününün orucu ise, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve üzerine binip Allâh yolunda cihada gidilen iki bin ata bedeldir. Bu oruç, iki sene evvelinin ve iki sene sonrasının orucuna bedeldir.” Ebû Derda (r.a.) şöyle demiştir: “Bu on günlere dikkat etmelisiniz. Onlarda oruç tutmalı, duâyı artırmalı ve çokça istiğfar etmelisiniz. Bol bol da sadaka vermelisiniz.” (Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l Ğâfilîn, s.379-380)