Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, zekât toplayarak fakirlere yardımcı olmamız hakkındadır. Birçok kimse bu ahdi ihlâl etmekteler. “Bu çalışmamızın bizlere ne faydası vardır, bizler için yorgunluktan başka bir şey değildir, zekâtlarını ister versinler ister vermesinler, fakirler için niye kendimizi yorup zekât toplayalım” derler. Bu gibilere Hâkk Teâlâ’nın buyruğunu hatırlatalım: “Onların mallarından sadaka al ki, bununla kendilerini temizlemiş, mallarını da bereketlendirmiş olasın” (Tevbe s. 103) Yani onların kendiliğinden vermelerini beklemeden zekâtlarını iste demektir. Çünkü nefisler mala düşkündür, onu severler, pek az insan mal yönünden nefsine hâkimdir, onu umursamaz, mala kıymet vermezler. Bunlardan biri de Şeyh Ebû Bekir el-Hadidi (k.s.) idi. Bu zat halktan zekâtı ısrarla toplar, fakir ve miskinlere dağıtırdı. Birçok kimse davranışından ötürü bu zata “halk seni sevmiyor, senden nefret ediyor” dediği zaman şu cevâbı verirdi: “Dünyada benden nefret ederler ama âhiret gününde âmellerinin ecir ve sevâbını görünce beni seveceklerdir”. Günün birinde Şeyh Efdalüddin (r.âleyh), adamın, birine şöyle öğütte bulunmuştu: “Halkın, hakkında kötü konuşacaklarından korkarak sakın bu zekât toplama işini bırakma.” Şeyh Aliyü’l-Havvâs (r.âleyh) de şunu ilâve etti: “Seni kötüleseler de, ileride bundan vazgeçerler.” Şu hadis rivâyet edilmiştir: “Allâh (c.c.) için zekât memurluğu yapan, Allâh (c.c.) uğrunda savaşıp ailesine sağ olarak dönen gazilere benzer”. Taberânî’nin bir rivâyeti şöyledir: “Fakirlere verilmek üzere zekât ve sadakaları toplayanlar, bu zekât hakkını alıp hak edenlere verirse, bunlar evine sağ olarak dönen mücahid gazilere benzerler.” (İmâm Ahmed) Diğer bir hadis-i şerifte: “En hayırlı kazânç doğru çalışan zekât memurunun kazâncıdır.” (İmâm Ahmed) buyurulmuştur. (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.167-169)