Efendimiz (s.a.v)’’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri imâm minbere çıkmadan sünneti kılabilmemiz için, cuma namazına, erken gitmeye devam etmemiz hakkındadır. Hâkk Teâlâ buyurur: “Ey imân edenler! Cuma günü ezân okunup namaz için çağırıldığı vakit, Allâh’ı anmaya koşunuz, alışverişi bırakınız. Bu, bilirseniz sizler için daha hayırlıdır.” (Cuma s. 9) Hâkk Teâlâ bu âyette, muhtaç olsanız dahi satışı bırakın buyurmaktadır. Aliyyü’l-Havvas (k.s.)’un bu konu üzerinde şöyle konuştuğunu duymuştum: “Kişiler, Cuma namazına ne şekil ve surette gelirlerse, Kıyâmet günü de o şekilde cennete girerler. Mesela, Cuma namazını duyup, acele edip ilk önce mescide giren, Cennet’e de ilk önce girmiş olur. Ağır gelenler, geç gelenler, mescide giriş sırasıyla ve o ölçüde Cennet’e girmiş olurlar” buyurmuşlardı. Bu sürat hususunda Cuma namazı her hayır için bir ölçüdür! İmâm Buhârî’nin bir rivâyetine göre, “Cuma günü, Cuma namazına erken ve acele gelenler, Allâh (c.c.)’a bir deve kurban etmiş kimse gibidir” buyurulmuştur. İmâm Ahmed’in rivâyet ettiği bir hadîste de, “Melekler mescitlerin kapıları önlerinde oturur, mescide ilk gelenleri, ikincileri, üçüncüleri yazmaya başlarlar. İmâm minbere çıkınca bu yazıların yazıldığı sayfalar dürülüp kaldırılır” buyurulmuştur. Taberânî ile İsfehânî şu hadîsi rivâyet ederler: “Kişi, Cennet ehlinden olsa da, Cuma namazına geç gitmekle Cennet’e de geç sokulur.” İmâm Ahmed şu hadîsi rivâyet eder: “Cuma günü guslünü yapan, güzel bir koku sürünen, en temiz elbiselerini giyip Cuma’yı kılmak üzere mescide giden, orada iki rekât namaz kılar, kimseye elle ve sözle sataşmaz, namaz vakti gelinceye kadar oturup okunanları dinlerse; onun bu hareketi Cuma ile öteki Cuma arasındaki günâhlarına keffâret olur.” (İmâm Şarani, Büyük Ahidler, s.155-157)