Her yıl üç aylar girdiğinde, milletimizin çokça rağbet ettiği; tevbe istiğfar ve muhasebeye vesile kıldığı mübarek gün ve geceler (kandil geceleri) hakkında çeşitli tartışmalar öne sürülmektedir. Halbuki hadisleri toplamak ve sünneti korumakta çok hassas davranan âlimler, bu ibadetleri nakletmiştir. Bu ibadetlerden biri de Regâib namazıdır. İbnü’l Esir Câmiu’l-Usûl’de, yaygın olan şekliyle Regâib namazını ve sonrasındaki duâya icabet edilmesini anlattıktan sonra şöyle demiştir
Ramazân-ı Şerîf’in karşılayıcısı durumunda olan mübârek aylardan Receb ayının ilk Cum’a gecesine Regâib gecesi denir. Bu geceye Regâib gecesi denmesinin asıl sebebi şudur: Bu gecede Peygamberimiz (s.a.v.)’e hâs bazı manevî ihsânlar gerçekleşmiştir ki olmasıdır ki bunun şükür ifâdesi olarak Peygamberimiz (s.a.v.) on iki rek’at namâz kılmışlardır.
Duâ mahalli olan son oturuşta sıradan konuşmalara benzer şekilde duâ etmenin namaza zararı var mıdır? Âlimler, namazda yapılan duâyı üç kısımda incelemişlerdir; 1. Kur’an-ı Kerim veya hadis-i şerif kaynaklı olan dualar. 2. Kur’an-ı Kerim veya hadis-i şerif kaynaklı olmayıp, insanların gündelik ve sıradan konuşmalarını andırmayan ve insanlardan istenilmesi muhâl (imkansız) olan şeyleri içeren duâlar.
Gece ibâdetine kalkmak için nefisimizle ve dünya ile başlı başına bir mücadele gerekir. İşte bu yolda müride en büyük yardımcı, bu yolda daha önce yürümüş ehil bir şeyhtir. Bir şeyhe intisâb etmeden hiçbir kimse kendi başına dünyanın kendisine getireceği belâlardan salimen çıkmayı başaracak güç ve kuvvette değildir.
Def-i Hacet yapılırken şunlar mekruhtur; Küçük ve büyük abdest yaparken bina içinde bile olsa ön ve arkasını kıbleye dönmek. Temizlenme anında Kıble’ye dönmek mekruh olmaz. (Tahtavi)Kadınların, büyük veya küçük abdestlerini yaptırdıkları küçük çocukları kıbleye doğru tutmaları.
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in bizlere emir ve vasiyetlerinden biri, Cuma günü verilen hutbe ve vaazları dikkatle dinlememiz, bu öğüt ve vaazlardan faydalanmamız için bir kelime dahî kaçırmamamız hakkındadır. Birçok insanlar bu ahdin ahkâmını yapmamaktadırlar. Bu gibiler, hatibin konuşmasına önem vermezler. Hatibin sözlerini zalimlere ve yardakçılarına atfederler, kendi üzerlerine almazlar. Allâh (c.c.) ve halk ile münasebetlerindeki kusurlarını akıllarına getirmezler. Hâlbuki hiçbiri bu kusurlardan salim değildirler.
Yüce Allâh, gece ibâdet edenleri Resûlü (s.a.v.) ile birlikte zikretmiştir. […]
Kendini tanımak, bilmek istersen, iki şeyden yaratılmış olduğunu bilmelisin.
Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasiyetlerinden biri, kış ve yaz günleri şer’i mazeretlerimiz olmadan Cuma guslünü terk etmememiz hakkındadır. İmâm Şâfii (r.âleyh) Hazretleri, “Yolculukta olsun, hazarda olsun, kış ve yaz mevsimlerinde olsun, Cuma gününün guslünü bir kere dahi bırakmış değilim” buyurmuşlardır.
Ebû Hüreyre’den yaptığı diğer bir rivâyetinde Resûl-i Ekrem (s.a.v.): *“Andolsun, gönlümden öyle geçiyor ki, kendi adamlarıma emredeyim, bana pek çok odun toplasınlar, sonra, hiçbir mazeretleri olmadıkları halde evlerinde namaz kılan kimselere gideyim, hanelerini başlarına yakıvereyim.” (Müslim)* Bu sahih hadiste mazeretsiz cemaati terkedenler için pek ağır vaîdler vardır.
1. Tertibe riâyet etmek. Yani yıkanacak organları sırası ile yıkamak. Bu sıra abdest hakkında nâzil olan şu Âyet-i Kerime’deki sıradır:
Abdullah b. Abbas (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kim, iki namazı özürsüz olarak cem ederse (aynı vakitte kılarsa), şüphesiz büyük günâh kapılarından bir kapıya gelmiş olur.”
Namaz gibi önemli bir ibâdeti müslüman olanın yerine getirmemesi düşünülemez. Hatta o kadar ki sadece baş işareti (imâ) yapabilecek olan bir hastanın dahi namazı terk etmesine ruhsat verilmemiştir.
Batılı seyyahların yazdıkları eserler, “Müslümanlar temiz olur!” sözünün en güzel ispatlarından biridir. “Osmanlılar, yıkanıp temizlenmeyi hiçbir zaman ihmâl etmez! Takâtten düşse bile çocukları, uşakları veya hanımı vasıtasıyla yıkanıp temizlenir.
İslâm dini temizlik dinidir ki Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in “Temizlik imandandır” hadisi şerifi ile buna vurgu yapmaktadır.
Safer ayının ilk ve son çarşamba gecesi, gece yarısından sonra yeryüzüne inecek belâlardan Allâh (c.c.)’un izniyle korunmak için imsâkten önce dört rek‘at nâfile namâzı kılıp Fâtiha’dan sonra zamm-ı sûre olarak, birinci rek‘atte 17 “Kevser”; ikinci rek‘atte 5 “İhlâs”; üçüncü rek‘atte 1 “Felâk”; dördüncü rek‘atte 1 “Nâs” sûrelerini okuyup selâmdan sonra duâ edilecektir.
Tırnaklar üzerine yapılan boyalar, ince veya kalın mutlaka bir tabaka oluşturmaktadır ve bu boya kolaylıkla temizlenmemektedir. Ya kesici bir aletle kazınmakta ya da bazı asit içeren sıvılarla eritilerek çıkartılmaktadır.
Ebû Ümâme (r.a.) şöyle dedi: “Farz ve nâfile namazlardan sonra Resûlullâh (s.a.v.)’e her yaklaştığımda onun şöyle duâ ettiğini işitirdim: “Allâhümmağfir lî zünûbî ve hatâyâye küllehâ, Allâhümme en‘ışnî vecburnî vehdinî lisâlihil a‘mâli velahlâkı, innehû lâ yehdî lisâlihihâ, velâ yasrifü seyyiehâ illâ ente (Allâhım! Bütün günâhlarımı ve hatâlarımı affeyle. Allâhım! Dünya ve âhirette derecemi yükselt.
Muâz ibni Cebel (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, bir gün Resûlullâh (s.a.v.) onun elini tuttu ve: “Ey Muâz! Vallâhi seni gerçekten seviyorum” buyurdu, sonra da ona şunu söyledi: “Ey Muâz! Sana her namazdan sonra şöyle duâ etmeyi ihmâl etmemeni tavsiye ediyorum: “Allàhümme eınnî alâ zikrike ve şükrike ve husni ibâdetik (Allâhım! Seni zikretmeme, sana şükretmeme ve sana güzelce ibâdet etmeme yardım eyle.)”
İmâm namaz kıldırırken şu 7 hususa dikkat etmelidir: 1. İmâm namazı hafif tutmalıdır. Enes b. Mâlik (r.a.) buyuruyor ki, “Hiçbir kimsenin ardında, Resûlullâh (s.a.v.)’in kıldırdığı namazdan daha hafif ve daha mükemmel bir namaz kılmadım.” 2. İmâm, müezzin henüz ikâmeti bitirmeden ve cemaat saf olmadan tekbir alıp namaza başlamamalıdır. Namaza başlamadan önce sağına soluna bakar. Saflarda boşluk ve düzensizlik görürse safların düzgün olması için cemaati uyarır.
Câbir İbn-i Abdullâh (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: “Kişi ile şirk ve küfrün arasında yalnız) namazı terk etmek vardır.” diye buyurmuşlardır. Namazı inkâr eden kafir olur. Bu, kesin delil ile sabittir.