Resûlullâh (s.a.v.) mü’mine faydalı olan dünya malı miktarının “miktar-ı kâfi” olduğunu, yani kimseye muhtaç olmadan, ailesinin geçimini temin edebilecek miktarda olduğunu beyân buyurmuşlardır.
Ashâb-ı Kiram (r.a.e.)’den Mikdâm ibni Ma’dîkerib (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Âdemoğlu, midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır. Oysa insana kendini ayakta tutacak birkaç lokma yeter. Ancak bir sebeple çok yiyecek olursa, midesinin üçte birini yemeğe, üçte birini içeceğe, üçte birini de nefesine ayırmalıdır.” (Tirmizî)
Her konuda olduğu gibi İslâm’da ticaret ahlâkında da en güzel örnek tâbi ki Resûlullâh (s.a.v.) Efendimizdir. Güzel ahlâkın en büyük numunesi olan Nebi (s.a.v.) Efendimiz İslâm’da ticaretin nasıl yapılması gerektiğini bizlere öğretmiştir.
İslâm dîninin sünnetlerinden biri de, duâdır. Resûlullâh (s.a.v.): “Duâ ibâdettir” buyurmuştur. Duâ ibâdetin özü ve mü’minin silâhıdır. İbn-i Abbâs (r.a.) rivayeti ile Resûlullâh (s.a.v.): “Dikkat ediniz! Düşmanınızdan kurtulmanız, bol rızka kavuşmanız için size gece gündüz duâ etmenizi tavsiye ediyorum. Çünkü duâ mü’minin silâhıdır” buyurmuştur.
Câbir İbn-i Abdullâh (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: “Kişi ile şirk ve küfrün arasında yalnız) namazı terk etmek vardır.” diye buyurmuşlardır. Namazı inkâr eden kafir olur. Bu, kesin delil ile sabittir.
İngiltere’de 25 binden fazla insanın katıldığı bir araştırmaya göre, beyin için güvenli miktarda alkol tüketimi yok. Hatta “ılımlı” alkol alımı bile beynin neredeyse her bölümünü olumsuz etkiliyor. Bu çalışma, ne kadar çok alkol tüketilirse beyin hacminin o kadar düşük olduğunu öne sürüyor.
Evliliğe flört ederek adım atmayı savunanlar hayli fazladır. Ancak flört ederken evliliği gözetenler, birbirini gereğinden fazla kandırırlar. En azından ilk zamanlarda kim olduklarını, ne düşündüklerini, neye inandıklarını birbirinden gizlemeye çalışırlar.
Vehb b. Münebbih (r.a.) şöyle anlattı. “Benî İsrail’de bir âbit vardı. Şeytân onu ne kadar kandırmak istediyse de gücü yetmedi. Bir gün, bir iş için dışarı çıktı. Şeytân da onunla beraberdi. Onun bir fırsatını yakalamak istiyordu. Şehvet tarafından girdi, öfke tarafından geçti, yine güç yetiremedi.
Bu zamanda dinden çıkanlar ve dîni yanlış anlayan hafif akıllı kimseler, kadınların tesettürü aleyhindedirler. Bunlardan kimileri bile bile, kimileri de akıllarının hafifliğinden dolayı, kadınların bilinen tesettürünün dîne muhalif olduğunu söylerler ve derler ki: “Şeriat kadınların yüz ve ellerini yabancılara açmalarını mubâh kılmıştır. Yabancı erkeklerin de onlara bakmalarına izin vermiştir.
Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu. “Dört özellik ancak iman sahibinde bulunur. Birincisi: Susmak, çünkü o ibâdetin başıdır. İkincisi: Tevâzudur. Üçüncüsü: Allâh’ı zikretmek. Dördüncüsü: Şer yanı az olmak.” Hakîm zâtlardan biri şöyle anlattı. “Altı şey var ki, câhil onlarla tanınır.
Hz. Hasan (r.a.)’den naklen Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu anlatıldı. “İçten kin besleyip haset etmek, iyiliği yer bitirir. Tıpkı, ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi.” Ebû Hüreyre (r.a.), Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu anlatıyor. ”Birbirinize öfkelenmeyin. Hasetleşmeyin. Zoraki artırmaya girmeyin. Alışverişi, muvazaalı olarak kızıştırmayın. Ey Allâh’ın kulları, kardeş olunuz.”
Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere vasiyetlerinden biri, ahlâk ve tabiatımızı bozarak, şer’î bir sebep olmadan Allâh (c.c.)’un yarattığı varlıklara karşı kötü huylu olmamamız hakkındadır. Dünya ve âhirette yüksek basamaklara varmak isteyenler, bu ahidle amel etmeye çalışmalıdırlar.
1. Dînin yasakladığı işleri yapmak. 2.Halka yalan söylemek. 3. Sabah vakti uyumak. 4.Günde 8 saatten fazla uyumak.
Bu soruya Merhum Yusuf Kandehlevi (r.âleyh)’in cevabı: 1960’larda Hindistan’da büyük bir ekonomik kriz yaşanır. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hiç görülmemiş bir şekilde artar. Eşyalardaki pahalılık artık halkın dayanamayacağı bir duruma gelir. Halk, “Hayatüs Sahabe” kitabının müellifi Yusuf Kandehlevî (r.âleyh)’in yanına gelip bu durumu şikayet ederek pahalılıktan ve fiyat artışından yakınır.
1. İnsanı küfre sokan, küfür olduğundan korkulan sözleri söylemek. 2. Yanlış ve yalan söz söylemek. 3. Kişinin arkasından söz söylemek, söz götürüp getirmek.
İbn Ömer (r.a.) Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı:. ”Bir kimse, halkın yiyecek maddelerinde ihtikâr (karaborsa) yolunu tutarsa, Allâh (c.c.)’dan uzak kalır. Allâh (c.c.) da ondan uzaktır.” Saîd b. Müseyyeb (r.a.), Ömer b. Hattab (r.a.)’den naklen Resûlullâh (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu anlattı. “Câlib rızıklanır; muhtekir (karaborsacı) mel’undur.
Resûlullâh (s.a.v.) çok sıcak bir günde susamış bir köpeğe su veren adamın hikâyesini bizlere örnek olsun diye anlatmıştır. Bu hikâyeye göre çok sıcak bir günde bir adam yolda rastladığı bir su kuyusuna indi ve kuyunun suyundan içerek susuzluğunu giderdi.
Gıybeti edilen kişi, gıybetçisinin sözlerini duyduğunda ona gücenmemeli, o böyle bir niyet taşımasa bile sevâp kazânmasına vesile olduğundan dolayı onu sevmelidir. Demek ki sevâplarını kendisine armağan edenlerin bu davranışlarına canı sıkılan ahmaktır.
Göz afetlerinden birisi, lâyık olmayan yerlere hâince bakmaktır. Hâince bakıştan hemen kalbe fenâ tesirler gelir, çok büyük fesâda, tehlikeli veyâ öldürücü günâhlara sebep olur. Çünkü şeytân fırsat bulur.
Söylenmesi Şerî’âtta câiz olmayan her sözü zarûretsiz olarak dinlemek kulak âfetlerindendir. Nitekim dil afetlerinden olan gıybet, iftirâ, yalan, alay etmek gibi şeylerle malâyani (boş işler) kabilinden olan, âhirete ve dünyaya yarar, ahlâk ve iyilikle alâkalı tarafı olmayan hikâye, kıssa ve sözleri söylemek harâm olduğu gibi, dinlemek de harâmdır.
Allâhü Teâlâ, “Kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa geçmişi kendisinedir.” (Bakara s. 275) buyurmuştur. Bu şu demektir: Allâh (c. c.)’un hükmünü duyduktan sonra hemen faizden vazgeçenlerin geçmişleri bağışlanır.