Gıybeti edilen kişi, gıybetçisinin sözlerini duyduğunda ona gücenmemeli, o böyle bir niyet taşımasa bile sevâp kazânmasına vesile olduğundan dolayı onu sevmelidir. Demek ki sevâplarını kendisine armağan edenlerin bu davranışlarına canı sıkılan ahmaktır. Ancak gıybetçiyi düşünerek “Vah vah bütün emekleri boşa gitti, kendine yazık etti, sevâplarını yitirdi gibi” şer’î bir amaçla canı sıkılırsa o zaman bir şey denemez. Zührî (r.âleyh)’den gıybeti tarif etmesi istenince şöyle der: “Kardeşinin yüzüne karşı söylemekten hoşlanmadığın her şey gıybettir.” Ebû Umâme (r.a.) şöyle der: “Kul kıyâmet günü âmel defterinde yapmadığı iyilikleri görünce “Ya R’abbi bunlar bana nereden verilmiş?” diye sorar. Allâhü Teâlâ da: “Sen farkında değilken insanların seni çekiştirmeleri sebebiyle sana verilmişlerdir.” Abdullah b. el-Mübarek (r.âleyh) şöyle der: “Birisinin gıybetini yapacak olsaydım annem ile babamın gıybetlerini yapardım. Çünkü onlar sevâplarıma başkalarından çok daha lâyıktır.” Muhammed b. et-Tirmizî (r.âleyh)’in bir sözü şöyledir: “Birisinin şerefine dil uzatan, deyim yerinde ise sevâplarını ona vermek suretiyle onu kendine tercih etmiş, onu kendinden çok sevdiğini ortaya koymuştur.” Saîd b. Cübeyr (r.a.) şöyle der: “Pek çok iyilikler yapmış kul kıyâmet günü bunları âmel defterinin sayfalarında göremeyince “Ya Rabbi iyiliklerim nerede?” diye sızlanır. Kendisine şöyle cevâp verilir: “İnsanları onlardan habersiz çekiştirmen yüzünden silindiler! ” Mâlik b. Dinar (r.âleyh) şöyle buyurmuştur: “Salih bir zat olmaması kişiye günâh olarak yetmezmiş gibi, bir de tutuyor meclislerde sâlih zatlara dil uzatıyor!” (İmâm Şa’rânî, Tenbihü’l-Muğterrin Tercümesi, s.325-326)