Bu zamanda dinden çıkanlar ve dîni yanlış anlayan hafif akıllı kimseler, kadınların tesettürü aleyhindedirler. Bunlardan kimileri bile bile, kimileri de akıllarının hafifliğinden dolayı, kadınların bilinen tesettürünün dîne muhalif olduğunu söylerler ve derler ki: “Şeriat kadınların yüz ve ellerini yabancılara açmalarını mubâh kılmıştır. Yabancı erkeklerin de onlara bakmalarına izin vermiştir. Durum bu iken, kadınları evlerde hapsetmek onlara zulümdür. Bilhassa ki, bu hal onların sağlığına zarar verip helâk olmalarına sebep olursa. Halbuki kadınlar Allâh Resûlü (s.a.v.) zamanında namazlarda, savaşlarda ve bayramlarda ve gerekli gördükleri başka zamanlarda dışarı çıkarlardı. Buna karşı Allâh Resûlü (s.a.v.), eve kapanmayı onlara emretmemiş, aksine Allâh (c.c.)’un kadın kullarını camilerden menetmemelerini erkeklere emretmiş, kadınların bayramlarda hazır olmalarını istemiştir.” Bütün bu ve benzeri sözleri, dîni gerekçeden böyle olduğu ve bunu dînin emrettiği için değil, hıristiyanları taklit etmek isteğiyle, onların âdetlerinden etkilendiklerinden dolayı ve onların yaşama tarzını müslümanların yaşama tarzına tercih etmeleri sebebiyle söylerler. Söylediklerinin dîne uymadığını da bilirler. Fakat cahil halkı kandırmak ve şüpheye düşürmek için dîni dillerine dolandırırlar. Bunlara verilecek cevâb şudur: Yüzünü açmanın ve bakmanın câiz olmasıyla tesettürün vâcib olması arasında çelişki yoktur. Çünkü yüzünü açmanın ve bakmanın câiz olması ihtiyaç ve zarûret üzerine mebnîdir ve zorluğu, sıkıntıyı gidermek içindir. Tesettür ise, fitne korkusu üzerine mebnîdir ve günâh kapısını kapatmak içindir. Alanları ayrı ve mülâhaza açıları farklı olduğu zaman da iki hüküm arasında çelişki yoktur. (Eşref Ali et-Tehanevî, Hadislerle Hanefî Fıkhı, c.19, s.64-65)