E‘ûzü bi’llâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm. Bismi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm. Selâmün ‘aleyküm […]
Safer ayının ilk ve son çarşamba gecesi, gece yarısından sonra yeryüzüne inecek belâlardan Allâh (c.c.)’un izniyle korunmak için imsâkten önce dört rek‘at nâfile namâzı kılıp Fâtiha’dan sonra zammı sûre olarak, birinci rek‘atte 17 “Kevser”; ikinci rek‘atte 5 “İhlâs”; üçüncü rek‘atte 1 “Felâk”; dördüncü rek‘atte 1 “Nâs” sûrelerini okuyup selâmdan sonra duâ edilecektir.
Oruç, şehvete en büyük kalkan olur. Bu yüzden nefis terbiyesinin ilk şartı az yiyip oruç tutmak ve açlıktan istifâde etmektir. Çünkü çok yemek yenildiği zaman nefis kuvvetleniyor.
Safer ayının ilk ve son çarşamba gecesi, gece yarısından sonra yeryüzüne inecek belâlardan Allâh (c.c.)’un izniyle korunmak için imsâkten önce dört rek‘at nâfile namâzı kılıp Fâtiha’dan sonra zamm-ı sûre olarak, birinci rek‘atte 17 “Kevser”; ikinci rek‘atte 5 “İhlâs”; üçüncü rek‘atte 1 “Felâk”; dördüncü rek‘atte 1 “Nâs” sûrelerini okuyup selâmdan sonra duâ edilecektir.
Fazîletli işlere, nafile ibâdetlere meselâ kuşluk namazına ehemmiyet vermeye gayret etmelidir. Kuşluk namazı, önemli ve fazîletli ibadetlerdendir.
İnsanlara yol gösteren kişinin; birisine, kendisini ilgilendirmeyen şeyler hakkında susmasını emretmesi halinde, eğer bizzât kendisi de lüzumsuz şeyler hakkında sükût eden biri ise, o zaman o kişiye uyulur.
Ebû Hureyre (r.a.)’den: Peygamberimiz (s.a.v.)’e bir adam gelerek içinin sıkıldığından şikâyet edince, Resûlullâh (s.a.v.) ona: “Yetimin başını okşa, yoksulu doyur!..” buyurdu.
Aşûre günü oruç tutana, on bin melek sevâbı verilir. Muharremin Aşûre gününü oruç tutana on bin şehid, on bin hac ve umre sevâbı verilir. Muharremin onuncu günü olan Aşûre gününde bir yetimin başını okşayana Allâhü Teâlâ o yetimin başındaki kıllar kadar cennette derece verir.
Aşûre günü musîbet ve matem günü olsa idi, sahabe ve tabiîn (r.a.e.) matem günü kabul ederlerdi. Çünkü onlar o zamana bizden daha yakîn idiler. Hâlbuki onlar Aşûre günü çoluk çocuğunu sevindirmek, giydirmek ve oruç tutmak gibi şeyler yaptılar.
Ramazân ayının, Allâh (c.c.)’un kelâmı ile özel bir münasebeti vardır. Allâhü Teâlâ’nın bütün kitapları genellikle bu ayda inmiştir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı Levh-i Mahfuz’dan dünya semasına ve oradan duruma göre azar azar yirmi üç senede dünyaya inmiştir.
Efendimiz (s.a.v.)’in bizlere olan emir ve vasîyetlerinden biri de, namâzın ilk vakti girmeden temizlik ve abdest hazırlığımızı yapmamız husûsundadır.
Peygamberimiz (s.a.v.); abdest ve gusülde, ayakkabısını giymekte ve taranmakta, mümkün oldukça, hep sağdan başlamayı sever, bir şey alacağı zaman, sağ eli ile alır, bir şey vereceği zaman, sağ eli ile verir ve başlayacağı her şeye sağdan başlardı
Âlimlerimiz buyurmuşlardır ki, mal mü’minin yardımcısıdır. Çalışınız, helâl kazanınız! Öyle bir zamanda bulunuyorsunuz ki, dîninizi verip, alırsınız. Dînini verip de yememek için, el emeği, alın teri ile yemelidir. Hadîs-i şerîfte: “Elinin emeği, alnının teri ile ye, dînini satıp yeme!” buyuruldu.
Akrabaya sıla etmek vâcibdir. Ömrün bereketli olmasına sebeptir. Çok büyük sevâbdır. Sıla demek, unutmayıp yakınlık göstermektir. Ziyaret ile hediye göndermekle, eliyle veya diliyle yardım etmekle olur. En aşağı derecesi selâm vermek veya selâm göndermek ile olur.
Hz. Peygamber (s.a.v.), Ârefe günü en ziyâde şöyle derlerdi: “Lâ ilâhe illa’llâhü vahdehû lâşerîke leh, lehü’lmülkü velehu’lhamdü bi yedihi’l hayr ve hüve ‘alâ külli şey’in kadîr.”
Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: Bu namazı günde bir kere kılabilirsen kıl. Bu mümkün olmaz ise her Cuma günü bir kere kıl. Bu mümkün olmaz ise ayda bir kere kıl. Bunu yapamazsan senede bir defa kıl. Bu da mümkün olmazsa hiç değilse ömründe bir kere kıl.”
Bir hadîs-i şerîfte: “Allâhü Teâlâ katında en büyük gün kurban bayramı günleridir” buyuruldu. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, kızı Fâtıma (r.anhâ)’ya: “Ey Fâtıma! Kurban kes. Kesilirken yanında bulun ve onu gör. Çünkü o kurbanın kanından yere damlayan ilk damla ile senin bütün günâhların afv ve mağfiret olunur” buyurdu.
Nebî (s.a.v.): “Zilhicce’nin ilk on gününde yapılan âmel yedi yüz katıyla mükâfatlandırılır.” (Tâberânî)
Hz. Âişe-i Sıddîka (r.anhâ) vâlidemiz, rivâyet ettikleri hadîste, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in şöyle müjde verdiklerini haber veriyorlar: “Zilhicce’nin ilk on gününün gecelerinden birini ihyâ etmesi, o kimsenin bir seneyi hacc ve umre ibâdetiyle ihyâ etmesi gibidir. Bu (dokuz) günlerden bir gün oruç tutması, senenin öbür vakitlerinde ibâdetle meşgûl olması gibidir; o kadar sevâb alır.”
Gücü yeten ve fırsatı olan herkese Allâh (c.c.)’un Beyti’ni haccetmek farzdır. Bu İslâm’ın bir şartıdır. Allâh (c.c.): “Haccı da, umreyi de Allâh için tamamlayın…” (Bakara s. 196) buyurmuştur ve herhangi bir sayı ile sınırlamamıştır.
İslâm dîninde ilmin kıymeti pek büyüktür. İlim bir nurdur, bir hayattır, bir cemiyetin yaşamasına ve yükselmesine sebebdir. Cahillik ise, bir karanlıktır, bir ölüm, bir felakettir.