Gücü yeten ve fırsatı olan herkese Allâh (c.c.)’un Beyti’ni haccetmek farzdır. Bu İslâm’ın bir şartıdır. Allâh (c.c.): “Haccı da, umreyi de Allâh için tamamlayın…” (Bakara s. 196) buyurmuştur ve herhangi bir sayı ile sınırlamamıştır.

Bir gün Resûlullâh (s.a.v.) Ümmet-i Muhammed’e hutbe irâd ederken sahâbe (r.a.e.)’den biri “Yâ Resûlallâh (s.a.v.), hacc bir defâ mı?” diye sorunca “Benim sizi serbest bıraktığım hususlarda bana suâl sormayın. Eğer ben birden fazla dersem ona göre size farz olacaktı” buyurmuşlardır.

Resûlullâh (s.a.v.)’in bir kere haccetmesinde Allâh (c.c.)’un ve kendisinin bildiği binlerce hikmet vardır; ama en mühim hikmetlerinden biri ümmetin işini kolaylaştırmak içindir. Birden fazla hac yapsaydı, ümmet de imkânı olsa da olmasa da bu haccı birden fazla yapmaya çalışacaktı. Günümüzde birden fazla hac ve umre yapmayı uygun görmeyenler var. Hz. Mahmûd Sâmî Ra-mazanoğlu (k.s.) “Hac bir ganimettir, ihvan istifâde etsin” buyururlardı.

Zorlaştırmak isteyenler ne kadar zorlaştırırsa zorlaştırsınlar, Allâh (c.c.)’un kudreti her şeyin üstündedir. Duâ ile de her şey hallolur. O mübârek topraklara para ile değil, duâ ile gidilir. Hacca gitmek isteyenlerin bol bol duâ etmesi gerekir. Allâh (c.c.)’dan hacda Arafat’ta toplanan kullarından olmayı dilemelidir. Arafat’ta bütün Peygamberân-ı İzâm ve ehlullâh hazerâtı bulunuyor. Bu yüzden Resûlullâh (s.a.v.) de “Hacc Arafat’tır” (Tirmizî) buyuruyor. Hacdaki o manzarayı, ne düşünmek ne de televizyonda görüp anlamak mümkün değildir. Ancak yaşamakla anlaşılır. Orada insanoğlu kendi rızâsıyla çırılçıplak soyunup, ridâ ve izâr isimli iki parça havluya kefenlenmiş gibi sarınarak Beytullah’ta Cenâb-ı Hâkk’ın huzuruna geliyor. Arafat’a yetişen haccının geri kısmını tamamlayabilir, oraya yetişilemediği takdirde hacc yapılamamış olur. (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-1, s.106-181)

Bir Yorum Bırak