Tek yumurta ikizleri de dahil olmak üzere, her insanın parmak izi kendine özeldir. Başka bir deyişle, insanların parmak uçlarında kimlikleri şifrelenmiştir. Bu şifreleme sistemini, günümüzde kullanılmakta olan barkod sistemine benzetmek de mümkündür.
Kur’ân dinletilenlerin vücûdlarındaki değişiklikler gözleniyor, böylece Kur’ân’ın insan bedeni üzerindeki fiziki etkileri saptanmış oluyordu. Sonuç şaşırtıcıydı: Kur’ân dinleyenlerin % 97’sindeki stres azalmıştı. Bu tesir fizyolojik aksi tesirlerin otonom sinir sistemine yansımasıyla meydana gelmişti, Kur’ân’ın insan bedeni üzerindeki gerilimi azaltıcı tesiri, nicelik ve nitelik açısından ölçülebilir bir şekilde ortaya çıkmaktaydı.
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının. Allâh’tan korkun çünkü, Allâh’ın azabı çetindir.” (Nisâ s. 80) buyurmuştur.
Cibrîl-i Emîn kutlu peygamberlik elbisesini âlemlerin Râbb’inin Resûlü (s.a.v.) Efendimiz’in sırtına giydirmiştir. Akabinde de, “Bütün varlıkları yaratan Râbb’inin ismiyle başlayıp Kur’ân’ı oku.” (Alâk s. 1) manasındaki âyet-i kerimeyi tebliğ etmiştir.
Eyüp Sabri Paşa
Allâhü Teâlâ buyuruyor: “Hem evlerinizde oturun ve evvelki cahiliyet zamanında süslenerek, açılıp saçılarak sokağa çıkan kadınların çıkışı gibi çıkmayın. Namazı gereği gibi kılın. Zekâtı verin. Allâh (c.c.)’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt (Peygamber ailesi)! Allâh sizden sırf günâhı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Peygamber, mü’minlere her hususta nefislerinden evlâdır. Peygamberin zevceleri, mü’minlerin anneleri hükmündedir. (Ahzab s. 6, 33)
Muhtar olan görüşe göre, “Allâh” ism-i şerîfî, İsm-i Â’zam-dır. Eğer biri: “İsm-i Â’zam’ın şartlarından biri, kendisiyle Allâh (c.c.)’a duâ edildiği zaman, duâsı kabul olunur.
(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran...
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “(Müşrikler) kendilerine istedikleri gibi bir âyet (bir […]
Âyet-i celîlenin zahirine göre, gerçi nehyedilen, Allâhü Teâlâ’dan başkasına ibâdet edilen şeylerin tahkir edilmesi, sövülmesidir. Fakat haddi zâtında nehyedilen Allâhü Teâlâ’ya sövmektir. Zira bu sövme, O (c.c.)’nun sövülmesine sebeb olur. Neticesi şer olan şey de şerdir.
Rivâyet edildiğine göre, Hz. Îsâ (a.s.) bedenleri zayıflamış, renkleri solmuş üç kişiye rastladı da, onlara, “Sizi gördüğüm bu hale ne düşürdü?” dedi. Bunun üzerine onlar, “Cehennem korkusu” deyince, Hz. Îsâ (a.s.), “Allâh (c.c.)’a, korkanları korktukları şeylerden emin kılması yakışır” buyurdu.
Her günün saatleri üçe bölünmüştür. Birincisi helâlden dünyalık kazanma saatleri, ikincisi âhiret kazanmak için malûm olan ibâdet saatleri, üçüncüsü istirahât ve uyku saatleridir.
Yaratıcının varlığına delâlet eden delillerden biri de, O (c.c.)’un, “Ve Allâh’ın gökten indirip de, öldükten sonra yeryüzünü kendisiyle dirilttiği suda…” (Bakara s. 164) kavlidir.
E‘ûzü bi’llâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm.Bismi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm. Selâmün ‘aleyküm ketebe rabbüküm ‘alâ nefsihi’r-rah-meh. Selâmün aleyküm bi mâ-sabertüm feni‘me ‘ukbe’d-dâr Selâmün aleykümü’dhulû’l- cennete bi mâküntüm ta‘melûn.
Bu ayda oruç ve namâz gibi nâfile ibâdetlerin yanısıra Safer ayına hâs duâ ve ibâdetler de yapılmalıdır. Bu günâhkâr kulların en büyük silâhı duâsıdır.
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Tevbe eden, hallerini düzelten ve beyân edenler hariç. İşte ben onların tevbesini kabul ederim. Ben, tevbeleri çok kabul eden ve çok merhametli olanım.” (Bakara s. 160)
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “Sizi ilk önce çamurdan yaratan, sonra ölüm zamanını hüküm ve takdir kılan O’dur. Bir de yanında, ecel-i müsemma (Âhiret eceli) vardır. Sonra da (gerçek böyle iken ba’s hakkında) hâlâ şüphe ediyorsunuz.” (En’âm s. 2)
“Ey Âdemoğulları! Biz, sizin için çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise, bir de zînet elbisesi (mefharet kisvesi, yâhûd servet ve refâh) indirdik. Takvâ elbisesi (îmân, Allâh (c.c.) korkusu, tevazu, iffet, haya ve tâat) ise daha hayırlıdır.
İnsanın kalbi bir şeye meyledip, gönlü ona yönelince o şey, bazı âfet ve belâların kaynağı haline gelir. Bu durumda, kalp hâdiseler âleminden (maddi âlemden), kutsî âlem tarafına döner. Çünkü Hz. Adem (a.s.)’in kalbi cennete bağlanınca, Allâhü Teâlâ cenneti ona bir imtihan vesilesi kılmıştır.
Âyeti celîlede şöyle buyrulur: “Ey Âdem! Sen ve eşin, Cennet’te oturun. Ve ikiniz de dilediğiniz yerden (Cennet meyve ve ni’metlerinden) yiyin. Yalnız, şu ağaca yaklaşmayın. Sonra nefislerine zulmedenlerden olursunuz.
Resûlullâh (s.a.v.)’in Ashâbı Kiram’a Yaptığı Duâlar Resûlullâh (s.a.v.)’in Ashâbı Kiram’a […]
Niçin Yaratıldık? Niçin Yaratıldık? başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz. “O hanginizin […]