Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “(Resûlüm) şöyle de ki: “Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allâh da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın. Zira Allâh çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Âl-i İmran s. 31) Yine bir başka âyet-i kerîmede “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının. Allâh’tan korkun çünkü, Allâh’ın azabı çetindir.” (Nisâ s. 80) buyurmuştur. Hz. Peygamber (s.a.v.)’e itaat etmek, sünnetini yerine getirmeye âzâmi gayret sarfetmek, emrettiklerini yapıp yasakladıklarından kaçınmak her müslüman için vecibedir. Allâh (c.c.) hiçbir peygamber göndermedi ki, ümmetlerinin kendilerine itaat etmesini vacip kılmasın. Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz’in sünnetini yerine getirerek, itaat eden kimse, Allâh (c.c.)’un farzlarını yerine getirip Allâh (c.c.)’a itaat eder. Zira bir hadîs-i şerîfinde Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurdular: “Kim bana itaat ederse o Allâh’a itaat etmiş olur. Kim bana isyan ederse, Allâh’a isyan etmiş olur. Benim emrime itaat eden, bana itaat etmiş, emirlerime isyan eden de bana isyan etmiş olur.” Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “O gün yüzler ateş içinde kaynayıp çevrilirken: “Vah bize keşke Allâh’a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik” diyeceklerdir.” (Ahzâb s. 66) Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Kur’ân kendisini sevmeyen, lezzet almayan kimse için (lâfzı itibariyle) güç, (manası itibariyle) zor ve çetin sayılır. Kur’ân-ı Kerîm âdil bir hâkimdir. Kim benim sözüme yapışır, Kur’ân’ın mânâsını anlar, (lafzı itibariyle) Kur’ân-ı Kerîm’i ezberler, (hükmü ile amel ederse) kıyamet gününde Kur’ân ile beraber haşrolunur. Kim ki Kur’ân-ı Kerîm ve benim hadisimi hor görürse dünya ve âhirette hüsrana uğramıştır. Benim ümmetime, benim sözümü tutmalarını, benim emirlerime itaat etmelerini ve sünnetime tâbi olmalarını emrettim. Benim sözüme razı olanlar Kur’ân’a da razı olmuştur.” (Kâdi ‘İyaz, Şifâ-i Şerîf, s.377-388)