Âyet-i celîlede şöyle buyrulur: “Allâhü Teâlâ’dan gayrisini (ilâh edinen) müşriklerin taptıklarına sövmeyin, ki onlar da haddi aşarak, bilgisizlikle, Allâhü Teâlâ’yâ ta’n etmesinler. Biz, (müşriklerin putlara ibâdetini tezyin ettiğimiz gibi) her ümmetin (hayır ve şer, tâat ve isyân) âmellerini tezyin ederiz. Sonra dönüşleri Râbleri ve celle şânühu’yadır. O vakit, O, amellerini kendilerine haber verir.” (En’am s. 108)

Yani yakışık almayan sözler söylemesinler. Buna sebebiyet vermesinler. Onların taptıkları, ibâdet ettikleri şeyleri tahkir etmesinler. Olur ki hislerine mağlûb olur, öfke ve bilgisizlikle karşılık vermeye kalkışırlar, bu arada, haddi aşarak, Allâhü Teâlâ’ya ta’n ederler. Onların küfürlerini, şirklerini tezyif edeyim derken, küfrün artmasına sebebiyet vermiş olursunuz ki bu da küfürdür.

Âyet-i celîlenin zahirine göre, gerçi nehyedilen, Allâhü Teâlâ’dan başkasına ibâdet edilen şeylerin tahkir edilmesi, sövülmesidir. Fakat haddi zâtında nehyedilen Allâhü Teâlâ’ya sövmektir. Zira bu sövme, O (c.c.)’nun sövülmesine sebeb olur. Neticesi şer olan şey de şerdir.

Peygamber (s.a.v.), müşriklerin ilâhlarına ta’n ederdi. Dediler ki; ”İlâhlarımıza ta’n etmekten vazgeçmezsen, biz de senin ilahlarını hicvederiz.” Bunun üzerine, bu âyet-i celîle ile bundan nehyolundu. Ve ashâbı (r.a.e.)’e: “Râbbiniz celle şanühu’ya,ta’n etmeyiniz” buyurdu. Ashâb (r.a.e.) de bundan sonra artık putlara sövmez oldular. Zîrâ bu ta’n, olur ki Allâhü Teâlâ’nın ta’n edilmesine sebep olmuş olurdu.*(Ayıntabî Mehmed Efendi, Tibyân Tefsiri, c.2, s.45-46)

Bir Yorum Bırak