Tefsîr yapacak âlimin aşağıda zikredilen on beş ilmi gâyet mükemmel şekilde bilmesi lâzım gelir. Bu ilimleri kemâliyle (tam ve en olgun şekilde) bilmeyen kimselerin Kur’ân’ tefsîr etmeye çalışması, şer’an câiz değildir. (Şerîat’ın buna izni yoktur.)
1. Aşağıdaki duâ, üç defa okunmalıdır: Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Ve sallâllâhu ‘alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve sellem. Allâhümme ente’l-ebediyyü’l-kadîmü’l-evvelü ve ‘alâ fazlike’l-‘azîmi ve cûdike’l-‘amîmi’l-mu‘avveli ve hâzâ ‘âmun cedîdün kad akbele nes’elüke’l-‘ısmete fîhi mine’ş-şeytâni ve evliyâihi ve cünûdihi ve’l-‘avne ‘alâ hâzihi’n-nefsi’l-emmâreti bi’s-sûi ve’l-iştiğâli bi-mâ yukarribunî ileyke zülfâ yâ zê’l-celâli ve’l-ikrâmi ve sallâ’llâhu ‘alâ Muhammedini’n-Nebiyyi’l-ümmiyyi ve ‘alâ Âlihî ve Ashâbihi’t- tayyibîne’t- tâhirîne ve’l-hamdü li’llâhi Rabbi’l- ‘âlemîn.
Cenâb-ı Hâkk Ayet-i Kerime’de “Mü’minler, Rabblerinden olan bir hidayet üzeredirler ve işte onlar, kurtulmuşların ta kendileridirler.” (Bakara s. 5) buyurur. Bu ayette geçen Müminlerin hidayet üzere olduklarına dair sözün hakikâti, onların delilin gereğine sımsıkı sarılmalarıdır.
Allâhü Teâlâ: “(Ey Nebiyy-i Zîşân), Kadir gecesinin fazîletini sana hangi şey bildirdi” yâhud: “(Ey Habîb-i Edîb’im), eğer Allâhü Teâlâ sana Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan şeyi bildirmemiş olsa idi, sen onu anlayamaz, ona muttalî olamazsın. Lâkin Allâhü Teâlâ Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan hikmetleri sana bildirdi” demiştir.
Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı Kerîm’i üç günden daha kısa sürede hatmeden, okuduğundan bir şey anlamaz.” Kur’ân-ı Kerîm’i olması gerekenden daha hızlı okuyanlar onu tecvîd üzere okuyamazlar ve okudukları üzerinde düşünemezler. Kur’ân-ı Kerîm hatmine başlama ve bitirme zamanı, okuyanın tercihine bağlıdır. Şâyet haftada bir hatmediyorsa Hz. Osmân (r.a.)’i örnek alabilir.
Fatiha sûresinin fazîleti hakkında Efendimiz (s.a.v.)’in şu mübarek hadis-i şerifleri rivâyet edildi:** “Eğer Fatiha sûresi, Tevrât’ta olsaydı, Mûsâ (a.s.)’ın kavmi Yahûdileşmezdi. Ve eğer Fatiha sûresi, İncil’de olsaydı, İsâ (a.s.)’ın kavmi elbette ona yardım ederdi.
Ömer bin El-Hattab (r.a.) Hazretlerinin şöyle dediği rivâyet edilmiştir. “Biz bir ara Resûlullâh (s.a.v.)’in yanında oturuyorduk. Yanımıza elbisesi gâyet beyaz, saçları simsiyah üzerinde yolculuk eseri görünmeyen ve bizden kimsenin kendisini tanımadığı bir adam çıkageldi.
Tek yumurta ikizleri de dahil olmak üzere, her insanın parmak izi kendine özeldir. Başka bir deyişle, insanların parmak uçlarında kimlikleri şifrelenmiştir. Bu şifreleme sistemini, günümüzde kullanılmakta olan barkod sistemine benzetmek de mümkündür.
Kur’ân dinletilenlerin vücûdlarındaki değişiklikler gözleniyor, böylece Kur’ân’ın insan bedeni üzerindeki fiziki etkileri saptanmış oluyordu. Sonuç şaşırtıcıydı: Kur’ân dinleyenlerin % 97’sindeki stres azalmıştı. Bu tesir fizyolojik aksi tesirlerin otonom sinir sistemine yansımasıyla meydana gelmişti, Kur’ân’ın insan bedeni üzerindeki gerilimi azaltıcı tesiri, nicelik ve nitelik açısından ölçülebilir bir şekilde ortaya çıkmaktaydı.
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasak ettiyse ondan da sakının. Allâh’tan korkun çünkü, Allâh’ın azabı çetindir.” (Nisâ s. 80) buyurmuştur.
Cibrîl-i Emîn kutlu peygamberlik elbisesini âlemlerin Râbb’inin Resûlü (s.a.v.) Efendimiz’in sırtına giydirmiştir. Akabinde de, “Bütün varlıkları yaratan Râbb’inin ismiyle başlayıp Kur’ân’ı oku.” (Alâk s. 1) manasındaki âyet-i kerimeyi tebliğ etmiştir.
Eyüp Sabri Paşa
Allâhü Teâlâ buyuruyor: “Hem evlerinizde oturun ve evvelki cahiliyet zamanında süslenerek, açılıp saçılarak sokağa çıkan kadınların çıkışı gibi çıkmayın. Namazı gereği gibi kılın. Zekâtı verin. Allâh (c.c.)’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt (Peygamber ailesi)! Allâh sizden sırf günâhı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Peygamber, mü’minlere her hususta nefislerinden evlâdır. Peygamberin zevceleri, mü’minlerin anneleri hükmündedir. (Ahzab s. 6, 33)
Muhtar olan görüşe göre, “Allâh” ism-i şerîfî, İsm-i Â’zam-dır. Eğer biri: “İsm-i Â’zam’ın şartlarından biri, kendisiyle Allâh (c.c.)’a duâ edildiği zaman, duâsı kabul olunur.
(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran...
Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur: “(Müşrikler) kendilerine istedikleri gibi bir âyet (bir […]
Âyet-i celîlenin zahirine göre, gerçi nehyedilen, Allâhü Teâlâ’dan başkasına ibâdet edilen şeylerin tahkir edilmesi, sövülmesidir. Fakat haddi zâtında nehyedilen Allâhü Teâlâ’ya sövmektir. Zira bu sövme, O (c.c.)’nun sövülmesine sebeb olur. Neticesi şer olan şey de şerdir.
Rivâyet edildiğine göre, Hz. Îsâ (a.s.) bedenleri zayıflamış, renkleri solmuş üç kişiye rastladı da, onlara, “Sizi gördüğüm bu hale ne düşürdü?” dedi. Bunun üzerine onlar, “Cehennem korkusu” deyince, Hz. Îsâ (a.s.), “Allâh (c.c.)’a, korkanları korktukları şeylerden emin kılması yakışır” buyurdu.
Her günün saatleri üçe bölünmüştür. Birincisi helâlden dünyalık kazanma saatleri, ikincisi âhiret kazanmak için malûm olan ibâdet saatleri, üçüncüsü istirahât ve uyku saatleridir.
Yaratıcının varlığına delâlet eden delillerden biri de, O (c.c.)’un, “Ve Allâh’ın gökten indirip de, öldükten sonra yeryüzünü kendisiyle dirilttiği suda…” (Bakara s. 164) kavlidir.
E‘ûzü bi’llâhi mine’ş- şeytâni’r- racîm.Bismi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm. Selâmün ‘aleyküm ketebe rabbüküm ‘alâ nefsihi’r-rah-meh. Selâmün aleyküm bi mâ-sabertüm feni‘me ‘ukbe’d-dâr Selâmün aleykümü’dhulû’l- cennete bi mâküntüm ta‘melûn.
Bu ayda oruç ve namâz gibi nâfile ibâdetlerin yanısıra Safer ayına hâs duâ ve ibâdetler de yapılmalıdır. Bu günâhkâr kulların en büyük silâhı duâsıdır.