İlâhiyat fakültelerinde refomist ve tarihselci hocaların hatalarını anlattığımda bazı öğretim üyeleri, “Hocam hepsini onların içine katma, biz onlardan değiliz” diyenler çok çıkıyor. Evet, ben de kesinlikle inanıyorum ki hepsi böyle değil. Mücadele edenleri makaleler ile de olsa cevap yazanları hariç tutarak, susanlara artık şunu sormak da bize vacip hâle geliyor.
Gerçek müslüman olsaydınız, bu hallerden hiçbiri başınıza gelmezdi!” diyecek ve gerçek müslümanlığın “ne idüğü”nü ve “nasıl”ını gösterecek bir gençlik…
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik… “Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!” şuurunda bir gençlik…
İslâm’ın açık ve beyenelminel düşmanları hepimizin malumudur. Ancak bunlardan daha zararlısı ise maalesef ilahiyat fakültelerimizi gittikçe sarmakta olan Ehl-i Sünnet düşmanı bir kısım ilahiyatçı “misyoner”lerdir.
Türkiye’de ihmâle uğrayan konulardan biri de şüphesiz “Çalışan Anne”dir. Kadına iş veren müesseseler, onun aynı zamanda bir anne ve ev kadını olduğunu kabul etmek istemiyorlar.
Cumhuriyet ideolojisi yıllarca gençlik ve kadın üzerinden sürdürülmek istenmiştir. Kadını modern hayata karıştırma, böylece yeni bir kimlik verme macerası Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli sosyal mühendislik projelerindendir. Devletin ikilemi, hem aileyi toplumun temeli olarak görmesi, hem de kadınları modernliğe herhangi bir norm değer üretemeden zorlamasıdır. Gelenekten kaçış esas olarak görülmüş; yenilik, üzerinde düşünülmeden kutsanmıştır.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dayalı politikalar yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü bu politikalar kadını erkeğe karşı rekâbete yöneltmekte ve çatışma dilini kullanmaktadır.
Güçlü olmak adına en büyük vurgu çalışmak ve kocaya ihtiyacı olmamak üzerine yapılıyor: Çalış özgür olursun, çalış ayaklarının üzerinde dur, çalış değerli olursun, çalış erkeğe haddini bildir, çalış… Kadınlar üzerinde çok yıpratıcı duygusal büyük bir baskı oluşturuyor bu sözler.
Ehl-i Sünnet itikâdı denilen inanış sahiplerinden asla bir ihânet ve ayaklanma sadır olmamıştır. Doğru yoldan çıkınca artık millilik de bozulmakta, vatanını milletini bayrağını rahatça satabilmektedir. Son olay bunun en açık göstergesi olmuştur. Zira kökü dışarda mezhepsiz, radikal (Abduh, Afgani benzeri kişiler) ve ılımlı İslâm (F.G. ve avânesi) denilen bozguncu tipler her zaman kullanılmaya açık olmuşlardır.
1971 yılında İstanbul’da, MTTB Genel Başkanı Ömer Öztürk tarafindan kurulan vakfımız; milletimizin tereddütsüz güveni, yarım asırlık tecrübesiyle; eğitim, yurt, burs ve yayıncılık alanlarında hizmet vermektedir.
Medya organları, oyun kurucuların bir parçası olarak her gün cinsiyet savaşını körükleyen mesajlar yayınlıyor. İnsanların çoğu medyadan gelen bilgileri sorgulamıyor ve doğru olarak algılıyor. Oysa medyada pek çok yalan ve manüpülatif haber çıkıyor. Haberlerle yığın psikolojisi oluşturarak insanlar koyun güder gibi güdülüyor.
Görüldüğü gibi ülkemizde de aile politikalarında çözüm olarak yaslanılan “toplumsal cinsiyet” politikalarının uygulandığı ülkeler, daha en temelde aile yapısı ile ilgili çok ciddi problemler yaşamaktadır ve bu ülkelerde anne-baba-çocuklardan oluşan aile yapısı yok olmak üzeredir. Araştırmanın en önemli bulgularından birisi de kadına yönelik şiddet verileridir.
Dinden Sapmaya Bir Örnek başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz. Ehl-i Sünnet […]
Kavvam Erkek ile Saliha Kadın Evi Cennete Çevirir Kavvam Erkek […]
Receb Ayının Fazileti Receb Ayının Fazileti başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz. […]
Dindar Nesil Nasıl Yetişir? Dindar Nesil Nasıl Yetişir? başlıklı yazımızı […]
Kadınların Cemaate Gelmesi Teşvik mi Edildi? Kadınların Cemaate Gelmesi Teşvik […]
Din Adamı Nerede Yetişmez? Din Adamı Nerede Yetişmez? başlıklı yazımızı […]