Âhirette hesâba çekilmekten korkan ve dünya tehlikelerinden kurtulup selâmete kavuşmak isteyenin, evliyâullahın ve yüce peygamberlerin vârislerinin en seçkinleri, yakîn ehlinin ileri gelenleri ve din imamlarından büyük müctehitlerin hiçbiri hakkında noksanlık vehmetmemek ve hepsinin tam bir hidâyet üzre bulunduğuna, ilâhî rızâya mazhar olup sayısız ecre sahip olduklarına kesinlikle inanması gerekir. Aralarında çeşitli ictihadî meselelerde ihtilafın öne geçmesi, insanı şüphe ve kuruntuya düşürecek bir şey değildir.
Âlimler İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.)’in ilmî ve takvâsından övgüyle bahsetmiş, fıkıh ve sünneti hıfzettiğini ifade etmişlerdir. Burada sünneti hıfzetmekle kastedilen nedir? Sünneti muhafaza edip sonra onu kitapların sayfaları arasına terketmek mi, yoksa sünnetin maksat ve anlamını düşünüp araştırmak mıdır? Sünneti muhâfaza etmekle onu düşünmek, anlamını kavramak ve inceliklerine vakıf olmak kastedilmiştir. Sünnetin tebliği ile kastedilen de bundan başkası değildir.
Sahâbenin, Allâh (c.c.) ve Resûlü (s.a.v.) katında dinin eminleri ve hidâyete kavuşmuş yıldızları oldukları kesin delillerle belirtilmiştir.
Fakih ve müçtehid olan İmâm-ı Muhammed, İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe (r.a.)’den aldığı ilmî, Şam bölgesinde yaydı. Hârûn er-Reşîd döneminde Rakka kadılığı yaptı.
Ahmed b. es-Sabbah’ın nakline göre İmâm-ı Şâfiî (r.a.)’i şöyle anlatmıştır: İmâm-ı Mâlik (r.a.)’e “Ebû Hanîfe (r.a.)’i gördün mü?” diye sorulunca, Mâlik (r.a.) “Evet, öyle bir adam gördüm ki eğer şu sütunun altından yapılmış olduğunu ispat etmek istese delilini getirip ispat edebilir” dedi.
Haricîlerden bir grup gelerek Ebû Hanîfe (r.a.)’e; “Mescidin kapısı önünde iki cenaze bulunmakta, bunlardan biri şarap içmesi sonucu ölen bir erkeğe, diğeri ise zina edip hamile kalan, daha sonra da intihar eden kadına aittir” dediler.
İmâm-ı Âzam (r.a.), kendisine teklif edilen kadılık görevini ve devlet hazinesi bakanlığını kabul etmediğinden dolayı uğradığı çeşitli baskı ve zulümlere katlanarak âhiret sorumluluğu korkusundan dünyevî cezaları yeğler ve küçümserdi.
İmâm Ebû Hanîfe en-Nu‘mân (r.a.)’in âlimliği Hz. Peygamber (s.a.v.)’in “Bu isim ve künye ile ortaya çıkıp da onun aracılığıyla Allâhü Teâlâ dinime yeniden kuvvet, şan ve şeref kazândıracak, ümmetimin âlimleri içinde hakikat güneşinin kandili olup onun doğmasıyla hidâyet yıldızları olan diğer mezheplerin âlimleri gizlenmek durumunda kalacaktır” diye haber vermesi ve onun vücudunu, bütün yeryüzünün süsü ve bezeği sayması ile tesbit edilmiştir.
Yaratılmış hiçbir varlık yoktur ki bir gayesi olmasın. Kâinattaki bütün varlıklar insan için, insan da âlemlerin Rabbi olan Allâh (c.c.)’ü tanımak ve O (c.c.)’a ibâdet etmek için yaratılmıştır. İnsanların bu yaratılış gayesinin gereklerini yerine getirebilmeleri için, onlara yol gösterici olarak da, Cenâb-ı Hâkk, peygamberler (a.s.e.)’i göndermiştir.
Dinin esasını ve seçkin sahâbelerin yolunu korumak için yaratılan, din önderlerinin en başta gelenlerinden ve sırlara vâkıf olan yakîn ehlinin en önde giden lideri, Ebû Hanîfe en-Nu‘mân (r.a.)’dir.
Günümüzde müçtehid imâmların (r.a.e.) eserlerini doğru dürüst bir şekilde okumaktan aciz bazı kimseler, müçtehidlik iddia etmekte ve şer’i hükümleri doğrudan doğruya Kur’ân-ı Kerîm ve hadislerin meâllerinden çıkarmaya yeltenmektedirler.
Ehl-i Sünnet’in mutlâk müctehîd imâmlarının baş tâcı İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.) Hazretleri’dir. “İmâm-ı Âzam yani ‘En Büyük İmâm’ rütbesini o yüce zâta, Ehli Sünnet imâmları vermişlerdir.
Fudayl b. İyaz (r.âleyh), İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (r.a.)’in Kur’ân, Sünnet veya sahâbe fetvâlarını esas alarak kıyâs yapmakta başarılı olduğunu ifade etmektedir.
İmâm-ı Azam Ebu Hanife (r.a.)’in Hadislere Bağlılığı İmâm-ı Azam Ebu […]
Hanefi Mezhebi’nin Temeli Kur’an ve Sünnettir Hanefi Mezhebi’nin Temeli Kur’an […]
İmamı Rabbani (k.s.): Fıkıh İlmine Sarılınız! İmamı Rabbani (k.s.): Fıkıh […]
Ulemayı Sevmek ve Saymak Görevimizdir Ulemayı Sevmek ve Saymak […]
İmamı Azam’ın Büyüklüğü İmamı Azam’ın Büyüklüğü. İmamı Azam şeriatin yüzünden […]
İmam-ı Azam Hakkında Söylenenler İmam-ı Azam Hakkında Söylenenler başlıklı yazımızı […]
Namazları Birleştirmek Caiz mi? Namazları Birleştirmek Caiz mi? başlıklı yazımızı […]