Ankara savaşında Osmanlı kuvvetleri Timurlular tarafından mağlup olmuş, çoğu Anadolu’da olmak üzere savaştan sonra Osmanlı Devleti epey toprak kaybına uğramış ve Osmanlı şehzadeleri arasında saltanat mücadelesi başlamıştı.
Katâde şöyle demiştir: “Nuh (a.s.) bir adadan gönderilmiş ve onlara gitmiştir. O, çoğunluğun görüşüne göre azim sahibi (ulül-azm) peygamberlerin birincisidir. Şirke karşı ilk korkutucu da odur.
Peygamberimiz (s.a.v.) Hz. Hatice (r.anhâ) ile birlikte Hira’da bir ay itikâfta bulunmaya karar vermişti.
İslâm toplumlarında bilim ve teknolojiye çok önem verilmiştir.Müslümanlar, bilime farklı alanlarda önemli hizmetler yapmışlardır.
Su çarkı teknolojisinin kullanımını müslüman mühendisler oldukça fazla benimsemiş, geliştirmiş ve her yere uygulamışlardır.
Aişe (r.anhâ)’dan, Resûlullâh (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İçlerinde Ebu Bekir’in bulunduğu bir kavim için layık olmaz ki, onun dışındakilerden birini imam yapsınlar.” (Tirmizi) Çünkü imametin medârı, fazilet üzerinedir.
Allâh Resûlü (s.a.v.): “Ebûbekir dünyaya geldiği zaman göklerde bir şenlik olmuş-tur. Cenâb-ı Hâkk, Adn Cenneti’ne şöyle nida buyurmuştur: “Sende Ebûbekir ile onu sevenlerden başka kimse yerleşmez.”
Osman Gazi 1258’de dünyaya geldi. Babası Ertuğrul Gazi, annesi Halime Sultan’dır. 1281’de aşiret reisi olmuşsa da adını alacak olan devletin başına 1299 yılında geçmiştir.
Osmanlı Beyliği, sınır bölgesinde olması sebebiyle diğer beylikler gibi Selçuklunun mirasçısı olma lüksüne sahip olamamış; ilim ve kültür hayatının baştan inşa edilmesi gerekmiştir.
Cihan padişahı Kânunî son zamanlarda yanlış lanse edilen bir padişah olmuş, hatta bazı maksatlı tarihçiler tarafından Kanunî karısı Hürrem Sultan’ın sözüne uyup, dirâyetli oğlu Mustafa’yı öldürterek, yerine Hurrem Sultan’dan olan II. Selim’i tahtın varisi yaparak böylece Cihan Padişahı’nın, Cihan İmparatorluğu’nu karısına olan zaafına kurban ettiği iddia edilmektedir.
1512’de Kayseri’nin Ağırnas köyünde devşirme olarak Yeniçeri Ocağı’na alınan Mimar Sinan, ön eğitimini tamamladıktan sonra birçok sefere katılmıştır. Bu seferler sırasında yol üzerindeki eski yapıları tanıma fırsatını bulmuştur. 1538’de Hassa Mimarları Ocağı’nın başına getirilmiş ve bu görevini 50 yıl boyunca sürdürmüştür. Mimar Sinan, hayatını, İslâmî inanç temeline dayanan sanat üslubunun imkânları içinde eserler üretmeye, ürettiklerine yenilikler eklemeye ve farklı çözümlerle yapıların dış dünya ile ilişki kurma biçimlerini zenginleştirmek için araştırmalar yapmaya adamıştır.
Yakın tarihimize damga vuran gençlik teşkilatı Milli Türk Talebe Birliği’nde 1971’de başlayan dönemde kurumsal/kitlesel faaliyetler yanında kişisel gelişime de çok önem verilmiş; “İslâm’ı öğren, yaşa; öğret, yaşat” düsturu hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Günümüzde ülkemizin yönetiminde ve önemli görevlerdeki pek çok kişi Milli Türk Talebe Birliği çatısı altında İslâmî değerleri, teşkilatçılığı, birlik ve bareberliğin getireceği neticeleri öğrenmiş ve meyvesini toplamıştır.
Milli Türk Talebe Birliği (MTTB), Osmanlı’dan günümüze, yakın tarihimizin en büyük gençlik hareketinin adıdır. 1916 yılında Daru’l Fünûn’da okuyan bir grup öğrenci tarafından kurulmuştur. 1931’e kadar kayda değer bir varlık gösteremeyen MTTB, bu yıllarda Teknik Üniversite talebesi olan Tevfik İleri’nin genel başkan olmasıyla faaliyetlerini artırmış, milli ve manevi değerlerin ağır bir kıyıma tâbi tutulduğu baskılarla dolu bu dönemde adından söz ettirmeye başlamıştır.
“Elçilerimiz Lut’a geldikleri vakit de o, bunlar kaygıya düştü, göğsü daraldı ve “Bugün çetin bir gündür dedi.”
Habeş Sultanı Necâşî’nin hicret edenler hakkında ortaya koyduğu saygı ve hürmet, Hicaz memleketlerinde duyulunca Mekke müşrikleri göç eden müminleri geri döndürmek için Melik Necâşî ve Habeş vekiller heyetine verilmek üzere Hicaz yöresinden bir takım pahalı hediyeler hazırladılar.
Osmanlı Devleti ilmî müesseselerini yaptığı gibi hemen fetihleri müteakip sosyal müesseselerini de kurmaya başlamış, devletin hududu genişledikçe bu teşekkül de o nisbette artmıştır.
Sultan Fatih’in memleketi teftiş için görevlendirdiği iki papaz dolaşmaya devam ederler: İznik’te bir adam, kendisine bir tarla satan şahsı, şöyle bir sebepten dolayı dâvâ etmektedir.
Fatih Sultan Mehmet Hân, İstanbul’u aldıktan sonra bir gün şehirde dolaşırken mahzen gibi bir yerden inilti sesleri duyuyor. Adamları oraya gidince perişan vaziyette iki papaz ile karşılaşıyorlar. Niçin hapsedildiklerini soruyorlar.
Osmanlı Devleti’ne “Gaziler Devleti” lakâbı yakışmaktadır. Zira gazâ anlayışı o zaman kuruluş aşamasında Osmanlı Devleti’ni diğer beyliklerden ayırt eden en mühim unsurdu.
Selçuklu Sultânı, Ertuğrul Gazi’yi 1231’de Bizans’la gazâ etmek ve Türkiye’nin sınırını korumak üzere, Kuzeybatı Anadolu’ya yerleştirdi. Böylece Ertuğrul Gazi, Batı Anadolu’daki Türk uç beyleri arasına girdi.