Gözlem aletlerinin ve yeni yöntemlerin gelişiminde müslüman astronomların öncellerine kıyâsla kaydettikleri büyük ilerlemeler hakkında, İslâm astronomisine yönelik modern bilimsel araştırmaların gerçekten de erken sayılabilecek bir aşamasında, bilim adamı C. A. Nallino’nun edindiği genel izlenimden şunu duyuyoruz: “Araplar hem trigonometrik formüllerin kullanımında hem de aletlerin sayısı, kalitesi bakımından ve gözlem teknikleri sayesinde öncelleri Yunanları övgüye değer bir biçimde aşabildiler. Gözlemlerin hem sayısı hem de kesinliğinde İslâm ve Yunan astronomisi arasında çok dikkat çekici bir farklılık kendini göstermektedir.” Müslüman astronomların ele aldıkları diğer bir konular kompleksi ise, yeryüzünün dönmesine (rotasyon) ilişkin görüş ve hipotezler ile gezegen teorileridir. Coğrafyacı İbn Rüsteh (Hicri 3./Miladi 9. Yüzyılın son çeyreği) birçok teorinin yanı sıra, dünyanın merkezinde değil de evrende bulunduğuna, güneşin ve en uzak gök kürenin değil, dünyanın kendisinin döndüğüne ilişkin teoriyi aktarmaktadır. El-Bîrûnî, bu sorunun tatmin edici bir açıklamasına ulaşmak için ciddi olarak çaba sarf etmiştir. Hindistan’a dair eserinde (miladî 1030) şöyle demektedir: “Yeryüzünün dönmesi astronomi biliminin sonuçlarına hiçbir şekilde zarar vermez, bu konuya ait olan şeyler bu kabulde de aynı şekilde mantıksal olarak birbirleriyle bağlantılı kalır. Ayrıca, dikkat edilmesi gereken bir başka husus da, el-Bîrûnî’deki alıntılardan çıkarıldığı kadarıyla Ebû Ca’fer el-Hâzin’in Hicri 4./Miladi 10. Yüzyılın ilk yarısında gezegenlerin dönmelerinin (rotasyonlarının) görünüşte simetrik olmayışına yeni bir açıklama getirmesidir. Kendisi tarafından kurgulanan modelde eksantrik ve episik (ayrı merkezli yörüngelerle ek yörüngeler) öğretilerini eleştirmiş, onların yerine ekliptik düzlemi yönünde göreceli gezegen yörüngesi variyasyonları varsayımını getirmiştir. (Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslâm Uygarlığında Astronomi, Coğrafya ve Denizcilik, s.14-27)