İnsanın geceleyin, gündüz yaptığı işlerini gözden geçirmesi gerekir. Çünkü gece dinlenip istirahât ettiği için akıl ve zekânın daha çok çalışacağı, düşüncenin daha çok yoğunlaşacağı zamandır. Eğer yaptığı işler doğru ve övgüye değerse devam eder, benzerlerini de yaparak onu izler. Yanlış ve kınanacak durumda ve düzeltmesi de mümkünse telâfi eder ve ilerde benzerini yapmaktan vazgeçer. Binaenâleyh insan bu şekilde düşünürse yapmış olduğu fiillerini dört hâlin dışında görmez: Ya fiilleriyle hedeflemiş olduğu gayeye isâbet etmiştir. Ya yanlış yapmış ve o fiilleri yapması gereken yerde yapmamış olur. Yahut da o fiiller konusunda ihmâli söz konusu olup sınırlarına varamamış olur. Veya ileri gitmiş ve sınırı aşmış olur. İşte bu gözden geçirme meselesi yapacağı işi yapmadan önce düşünmeyi öne çıkararak bir nevi yardım sağlamaktır ki böylece isâbet noktalarını bilsin ve hatayı telâfi ederek fırsatı ganimet saysın. Şöyle denilmiştir: “Kim geçen olaylardan çokça ibret alırsa ayak sürçmesi az olur.” İnsanın kendi nefsinin hâllerini gözden geçirdiği gibi başkalarının hâllerini de gözden geçirmesi gerekir. Olabilir ki başkalarının tavırlarından hareket ederek doğruyu bulmak daha kolay olur. Çünkü başkasının hadd-ü harekâtını değerlendirirken nefis hevâ-heves şüphesinden kurtulduğu gibi kendi yaptığı işlerde gösterdiği hüsn-i zannı başkalarının yaptıklarında göstermekten uzaktır. Başkasından gördüğü bir doğruyu yakalar veya onun güzel bir fiili hoşuna giderse kendi nefsini de o güzel fiili işleyerek ziynetlendirir. Çünkü asıl mutlu ve bahtiyar, başkasının fiillerini gözden geçirip en güzeline uyan ve kötüsünden de vazgeçendir. Zeyd ibni Hâlid el-Cühenî (r.a.)’in Resûlullâh (s.a.v.)’den rivâyet ettiğine göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Asıl mutlu insan başkalarının hâl ve tavırlarından öğüt alan kişidir.” (Abdürrezzâk) (İmâm Maverdî, Edebü’d-Dünya ve’d-Dîn, s.763-765)