Hâkk Teâlâ hazretleri Kur’an-ı Kerim’de; **“Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider. Allâh’ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, Allâh’ın, gönüllerini takvâ konusunda sınadığı kimselerdir. Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır. Ey Resulüm! Odaların arkasından sana bağıranların çoğu aklı ermeyen kimselerdir. Onlar, sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allâh, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Hucurât s. 2-5)** buyurmaktadır. Resûlullâh (s.a.v.) öğle istirahâtinde iken Gatafanlar geldiler ve penceresinin arkasından “Ya Muhammed! Ya Muhammed!” diye bağırmaya başladılar. İşte onlar için Allâh (c.c.) **“aklı ermeyen kimselerdir”** buyuruyor. Cenâb-ı Hâkk, Nebi (s.a.v.)’e ne derece hürmet gösterilmesi gerektiğini şu ifadelerle de beyân buyurmuştur: **“Ey inananlar! Peygamber’in sizi çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. Zira O’nun çağırmasına derhal koşmak gerekir, Peygamber çağırmasına aldırmazlık edilemez. İçinizden birbirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allâh gerçekten bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar.” (Nûr s. 63**) buyrulmaktadır. Resûlullâh (s.a.v.) namaz kılmakta olan birisine seslendi. O kişi namazını bitirdikten sonra geldi ve** “Ya Resûlullâh (s.a.v.), namaz kılıyordum.” **dedi. Resûlullâh (s.a.v.) Nûr Sûresi 63. âyet-i kerimesini söyleyerek **“Sen Allâh (c.c.)’ın bu hitabını duymadın mı?”** buyurdular. O zât da affını talep etti. Yani namazdayken dâhi Resûlullâh (s.a.v.)’in çağrısına icabet etmek gerekmektedir.** (Ömer Muhammed Öztürk, Sohbetler-2, s.60-64)