Câbir İbn-i Abdullâh (r.a.)’den rivâyetle Resûlullâh (s.a.v.) Efendimiz: “Kişi ile şirk ve küfrün arasında yalnız) namazı terk etmek vardır.” diye buyurmuşlardır. Namazı inkâr eden kafir olur. Bu, kesin delil ile sabittir. Tembelliğinden dolayı kasden terk eden fâsık olur. Namazın farz olduğunu itikâd etmekle beraber, tembelliğinden kılmıyorsa, mesele ulemâ arasında ihtilâflıdır. İmâm-ı Mâlik ve Şafiî (r.a.) ve diğer birçok ulemâya göre kâfir değil; günahkâr olur ve tevbekâr olması istenir. Şâyed tevbekâr olmazsa şer’î had tatbîk olunur. Namazın aslı, her peygamber (s.a.v.) şeriatında vardır. Sabah namazının Âdem (a.s.)’a; öğlenin Dâvud (a.s.)’a; ikindinin Süleyman (a.s.)’a; akşamın Ya’kûb (a.s.)’a; yatsının Yûnus (a.s.)’a farz kılındığı, Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’e ise hepsinin toptan meşru’ olduğu söylenir. Haricîlerin önde gelenlerinden Nâfi’ bin Ezrâk, Abbdullâh İbn-i Abbâs (r.a.)’e “Kitabullâh’ta beş vakit namaz var mıdır?” diye sorunca, İbn-i Abbâs (r.a.): “Evet, vardır!” deyip Rûm sûresinin 17. ve 18. âyetlerini okuyarak, bu âyetlerde geçen; “Hîne tümsûne” akşam namazıdır, “Hîne tusbihûne” sabah namazıdır, “Ve aşiyyen” ikindi namazıdır, “Ve hîne tuzhirûne” öğle namazıdır.” dedikten sonra, Nur sûresinin 58. âyetindeki: “Ve min bâ’di salâti’l-’ışâi” bir de, “yatsı namazından sonra” kavl-i şerîfini okumuşlardır. Nebî-yi Ekrem (s.a.v.) Efendimiz: “Çocuklarınız yedi yaşına vardıklarında, onlara namazı emredin; on yaşına vardıklarında namaz için onları dövün.” buyurmuşlardır. En doğru görüşe göre oruç da namaz gibidir. Çocuğa namaz ve oruç emredilir. İçki içmek yasaklanır. Tâ ki hayra alışsın, kötülüğü terk etsin. (İbn-i Âbidîn, Reddü’l Muhtar, c.2, s.5-7)