Enes bin Mâlik (r.a.)’in bildirdiği hadîs-i şerîfte Nebi (s.a.v.): “Ramazân Bayrâmı gecesinde, Allâhü Teâlâ, Şehr-i Ramazân orucunu tutmuş olanlara ecir ve mükâfaatlarını verip bayrâm sabahı meleklere emreder.
Kadir gecesi çoğu senelerde Ramazan’ın yirmiyedinci gecesinde bulunur. Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Gerçek biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik” (Kadir s. 1) Keşşaf sahibi şöyle demiştir: “Kadir gecesi, bütün işlerin o gece takdir edildiği gece demektir.
Allâhü Teâlâ: “(Ey Nebiyy-i Zîşân), Kadir gecesinin fazîletini sana hangi şey bildirdi” yâhud: “(Ey Habîb-i Edîb’im), eğer Allâhü Teâlâ sana Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan şeyi bildirmemiş olsa idi, sen onu anlayamaz, ona muttalî olamazsın. Lâkin Allâhü Teâlâ Kadir gecesinin azâmetini ve Kur’ân-ı Kerîm’de olan hikmetleri sana bildirdi” demiştir.
Şüphesiz en güzeli, teravihi hatimle kılmaktır. Buna göre bazı camilerde cemaatin bilgisi doğrultusunda bu şekilde yani hatimle teravih kılınması tavsiye edilmelidir. Diğer camilerde ise namazın erkânına ve huşuuna riayet etmek kaydıyla cemaatin durumu gözetilmelidir.
“İslâm beş şey üzerine bina edilmiştir. Allâh’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (s.a.v.)’in Allâh’ın kulu ve Resûlü olduğuna inanmak, namaz kılmak, zekât vermek, Beytullâh’ı hac etmek ve Ramazan orucunu tutmak.” (Buharî)
(Ramazân Ayı’nın başında veyâ ortasında veyâ sonunda üç kere okunacak duâ.) “Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm Allâhü Râbbün ahadün samedün ferdün li’l-‘âlemîne, nebîyyinâ Muhammedin erselehu mübeşşiran.
Şa’bân ayının son gününde Resûlullâh (s.a.v.) şöyle bir konuşma yaptı: “Ey insanlar! Büyük, mübarek bir aya giriyorsunuz. O ayda bin aydan daha hayırlı bir gece vardır. Allâh (c.c.) o ayda oruç tutmayı farz kılmıştır. Geceleri ibâdet etmeyi de müstehâb kılmıştır. Kim bu ayda bir hayır işlerse, diğer aylarda bir farz işlemiş gibidir. Kim bu ayda bir farz işlerse, diğer aylarda yetmiş farz işlemiş gibidir.
Nebi (s.a.v.) bir hutbesinde; “Ey Ashâbım! Ramazan ayında oruçlu olan bir kimseye su içireni Allâhü Teâlâ benim havzımdan sular; artık o kimse ebediyyen susamaz.” buyurmuşlardır.
(Bu iki duâ akşamla yatsı arasında 3’er defa okunmalı ve okuyuştan önce Yâsîn-i Şerîf okunmalıdır.) Bi’smi’llâhi’r- rahmâni’r- râhîm “Allâhümme yâ ze’l-menni velâ yümennü ‘aleyhi. Yâ ze’lcelâli ve’l-İkrâm. Yâ ze’t-tavli ve’l-in‘âm. Lâ- ilâhe illâ ente zahra’l-lâci’îne ve câre’l-müste’cirîne ve emâne’l-hâifîne.
Bu gecede yüz rekat namâz kılınır. Bu durumda namâzın, her iki rek‘atında bir selâm verilir. Her rek‘atta Fâtiha’dan sonra 10 (on) İhlâs-ı Şerîf okunur. İsteğe göre bu namâz on rek‘at da kılınabilir.
8. İkinci secdede iki şeyde Allâhü Te‘âlâ’ya sığınmalı, Hamd-ü Senâ etmeli, sonra,* “E’ûzü bi-afvike min ıkâbike ve e’ûzü bi-rıdâke min sahtike ve e’ûzü bike minke celle vechüke lâ uhsî senâen aleyke entekemâ esneyte alâ nefsik” demelidir. 9. Namazdan sonra, “Allâhümmerzukni kalben takıyyen min-eşşerri nakıyyen, lâ kâfiren ve lâ şakıyya” demelidir. Resûlullâh (s.a.v.) böyle yapmıştır.
İbn Mâce’nin rivâyet ettiği, Emîrü’l Mü’minîn Alî (r.a.) onun da Resûlullâh (s.a.v.)’den bildirdikleri hadîs-i şerîfte: “Şa’ban ayının onbeşinci gecesi gelince, gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz.” buyruldu.
Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Şaban’ın 13. gününün orucu 3000 sene oruç gibidir. 14. günün orucu, 3000 sene oruç gibidir. 15. gün ise, 13.000 seneye denktir.”(Suyûtî) Resûlullâh(s.a.v.)’e, “Ramazan’dan sonra hangi oruç daha üstündür” diye sorulduğunda: “Ramazan’a hürmeten Şaban orucudur” buyurdu.
Receb-i Şerîf’in yirmi yedinci gecesi on iki (12) rek‘at namâz kılınır. Her iki rek‘atta bir selâm verilir. Her rek‘atta bir (1) Fâtiha ve on bir (11) İhlâs okunur.
“Kulunu geceleyin, delillerini göstermek için, Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, noksan sıfatlardan münezzehtir. O, her şeyi çok iyi işiten, çok iyi görendir.” (İsra s. 1)
“Eşhur-u hurum (hürmetli aylar)” denilen dört ay da oruç tutulması fazîletli olan aylardandır. Bunlardan üçü peşpeşe gelen Zilka’de, Zilhicce ve Muharrem ayları, dördüncüsü de tek olan Receb ayıdır. İşte bunlar sene içinde nafile oruç tutmanın çok sevap olduğu fazîletli ay ve günlerdir.
Receb-i Şerîf’te Okunacak Duâ: Bi’smi’llâhi’r- rahmâni’r- rahîm Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şa’bân ve belliğnâ Ramazân vahtim lenâ bi’l-îmân ve yessir lenâ bi’l- Kur’ân.** (Bu duânın, sayı sınırlaması olmamakla berâber, Receb-i Şerîf boyunca günde 100 def‘a okunması fazîletlidir.
Ramazân-ı Şerîf’in karşılayıcısı durumunda olan mübârek aylardan Receb ayının ilk Cum’a gecesine Regâib gecesi denir. Bu geceye Regâib gecesi denmesinin asıl sebebi şudur: Bu gecede Peygamberimiz (s.a.v.)’e hâs bazı manevî ihsânlar gerçekleşmiştir ki olmasıdır ki bunun şükür ifâdesi olarak Peygamberimiz (s.a.v.) on iki rek‘at namâz kılmışlardır.
Resûlullâh (s.a.v.) Receb Ayı’nı oruçlu geçirmenin fazîletlerini anlatırlarken yaşlı bir adam: “Yâ Resûlallâh (s.a.v.), ben Receb Ayı’nın hepsini oruçlu geçiremem.” dedi. Resûlullâh (s.a.v.) yaşlı adama: “Sen Receb ayının birinci, on beşinci ve sonuncu günleri oruç tut, hepsini tutmuş sevâbına kavuşursun. Çünkü sevâblar on misli yazılır. Fakat sen Receb-i Şerîf’in ilk Cuma gecesinde gâfil olma ki, melekler o geceye Regâib Gecesi demişlerdir.
Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: “Şüphesiz Recep, Allâhü Teâlâ’nın kendisinde sevapları katladığı, tevbe edenlerin günâhlarının silindiği, duâların kendisinde kabul edildiği ve sıkıntıların kendisinde açıldığı büyük bir aydır” (Kenzül Ummal) “Recep, Allâhü Teâlâ’nın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan ise ümmetimin ayıdır.
Efendimiz (s.a.v.)’in emir ve vasiyetlerinden biri, Cuma günü ve gecesinde Kur’ân-ı Kerîm’den Kehf sûresinin okunmasını itiyad (alışkanlık) haline getirmemiz hakkındadır. Kezâ aynı gün içinde Âl-i İmran, Yasin, Hâmîm Dühân surelerini okumamız Efendimiz (s.a.v.)’in emirleri iktizâsındandır (gereğincedir).