6. Bir kimse ancak bir kâfirin yapabileceği bir fiili yapar ya da ancak bir kâfirden sudûr edebilecek (meydana gelebilecek) bir sözü söylerse; müslüman olduğunu ikrâr edip “La ilâhe illallâh, Muhammedur Resûlullâh” dese dahi bu fiil ve söz sebebiyle kâfir olur. Mesela, puta, güneşe veya aya secde etse, Yahudi veya Hıristiyanlarla beraber kilise ve havralara gitse, zünnar, haç gibi onlara mahsus olan kıyafetleri giyse, bu hareketleri sebebiyle kâfir olur. Kelime-i Tevhid’i ikrârına bakılmaz.
7. Bir kimse Allâh (c.c.)’un haram kıldığı içki, kumar, faiz, zinâ ve diğer haramlardan herhangi birini helâl kabul etse kâfir olur.
8. Bir kimse şeraitin tevatür ile nesilden nesile aktarılarak bize intikâl etmiş olan temel kaidelerinden herhangi birisini inkâr etse kâfir olur. Meselâ, namazın beş vakit olduğunu kabul etmese ya da “Kur’an’da sadece namaz deniliyor. Namaz duâ demektir. Namazın diğer şekil ve hareketlerine dair bilgi sünnet kaynaklıdır. Sünnet de haber-i vâhid olarak bize intikâl etmiştir” diyerek namaz hakkında görüş beyân etse kâfir olur. Çünkü bu hususlar fiil-i muttasıl bir tevâtür olarak bize intikâl etmiştir. Hac vs. ile ilgili meseleler hakkında da hüküm böyledir.
9. Bir kimse “Cennet’i, Cehennem’i, haşrı, neşri vb. inkâr etse ya da bunlar semboldür, zahiri anlamları kast edilmiş değildir, bunların farklı manaları vardır” dese kâfir olur.
10. Bir kimse icma-i ümmet’in vaki olduğu herhangi bir meseleyi inkâr etse kâfir olur. Burada icmanın namaz, hac vs. ibâdetlerdeki gibi doğrudan Kur’an, sünnet kaynaklı olmasıyla “Peygamber (s.a.v.)’e hakâret eden öldürülür” hükmü gibi, Kur’an, sünnet muhtevâsına uygun olması arasında bir fark yoktur. Zira Efendimiz (s.a.v): “Kim Ehl-i Sünnet ve’l Cemaat inancına bir karış muhâlefet ederse, boynundaki İslâm bağını kaldırıp atmış olur” buyurmaktadır. (Kadı İyaz, Şifa-i Şerif)