Erkeklerin hanımları üzerinde hakları olduğu gibi, hanımların da erkekleri üzerinde hakları vardır. Erkeklerin bu hakları gözetmeleri lâzımdır. Hanımı ile güzel huylu, güler yüzlü olmalıdır. Allâhü Teâlâ: “Onlarla iyi hayat sürün” (Nisâ s. 19) buyuruyor. Keşşaf ve Beyân tefsirinde diyor ki: Resûlullâh (s.a.v.) Ebûbekr-i Sıddîk (r.a.)’e: “Ey Ebâ Bekir, erkek, hanımının yüzüne güler yüzle bakarsa, defterine bir köle âzâd etmiş sevâbı yazılır, tebessüm ederse hac ve umre sevâbı yazılır. Kucaklar sever ve öperse, sıddîklık sevâbı da yazılır. Eğer o hususî işi yaparsa, ikisi de mağfiret olunur. Günâhları çok olsa da” buyurdu. Ayrıca dışarı işlerini ona yaptırmamalı, yabancı erkeklerin görmesinden onu korumalıdır. Yoksa vâki’ olacak fesâdın günâhı, kocasına olur. Resûlullâh (s.a.v.) ev işlerini Hz. Fâtıma (r.anhâ)’ya, dışarı işlerini Hz. Alî (r.a.)’e vermişti. Buyurdu ki: “Hanımının evde oturması için, işlerini, ihtiyaçlarını gören, hanımını yabancı erkeklerin görmesinden koruyan, ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’in düşmana esir düşenlerini satın almış, âzâd etmiş gibidir.” Şerîatın ilim ve edeblerini ona öğretmeli, onun bilmesi ve yapması gereken farzları, vâcibleri, namaz, oruç ve diğerlerini öğretmelidir. Resûlullâh (s.a.v.) buyurdu ki: “Kıyâmette en şiddetli azâb, hanımını câhil bırakıp, ona din bilgilerini öğretmeyenedir.” Diğer bir hadîs-i şerîfte: “Sizden herbiriniz çoban gibidir ve herbiriniz emriniz altındakilerden sorumlusunuz” buyuruldu. Hanımına helâl yedirmeli, helâl elbise giydirmelidir. Resûlullâh (s.a.v.): “Haramdan hâsıl olan ete, ateş daha uygundur” buyurdu. Nafakasını kısmamalıdır. Hanımının sıkıntı ve huysuzluklarına katlanmalı, sevâba kavuşmalıdır. Enes bin Mâlik (r.a.)’in rivayeti ile bildirilen hadîs-i şerîfte: “Hanımını haksız olarak dövenin, ben ki Muhammed’im, kıyâmette hasmı ben olurum. Hanımını dövme; hanımını döven, Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlü’ne âsî olur” buyuruldu. (Muhammed Rebhami, Riyâd’ün-Nâsihîn, s.300)