Kur’ân-ı Kerîm’de “Allâh fâizin bereketini tamâmen giderir. Sadakası verilen malları ise arttırır. Allâh (harâmı helâl tanımakta ısrâr eden) vebâl yüklenici kafirlerin hiçbirini sevmez.” (Bakara s. 276) buyurulmuştur. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz “Fâiz yetmiş üç çeşittir. En hafifi kişinin anasını nikâhlamaya kalkmasının dengidir.” (Feyzü’l-Kâdir) buyurmuşlardır. Fâiz toplumları içten içe kemiren, toplumsal bağları ve münâsebetleri kaldıran, nesilleri bozan, hasedi, çekeme-mezliği körükleyen, saygı ve muhabbeti yok eden, bunların yanında ticarî ahlâkı bozarak, iktisadî dengeyi alt üst eden ve iktisadî krizleri hazırlayan, insanı paraya kul-köle yapan bir sömürü aracıdır. Bir câhiliye devri âdeti olarak Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in “Her türlüsü ayağımın altındadır.” buyurdukları ve Kur’ân-ı Kerîm’in kesin hükümleri ile yasaklanmış olan fâizin, asrımızda tekrâr yaygınlaştığı, bilhassa İslâm âlemini tehdîd eder duruma geldiği kesindir. Müslümânı ve ondan gelecek nesli bozmanın en kolay yolunun, midelere harâm lokma sokmakla mümkün olacağını gâyet iyi bilen şeytân ve askerleri maalesef büyük ölçüde başarıya ulaşmıştır. Fâiz müessesesini bizzât kendileri, bu derece yaygınlaştırmalarına rağmen yine içlerinden çıkan, modern iktisadın kurucusu kabûl edilen J. M. Keynes “Fâiz haddi ticâreti mahveder” diyor. Keynes fâizin ekonomiye yaptığı tahribatı dile getirmiş ve 40 yıla yakın yaptığı çalışma sonucunu “İdeal toplumda fâiz haddi sıfırdır.” görüşüne varmıştır. Halbûki İslâm, fâizi yasaklayarak ideal toplumu baştan kurmuştur. İslâm’ın asırlar önce koymuş olduğu kesin kanuna, bugün ancak 40 yıllık bir çalışma neticesinde varabilen “Modern hayâtın” çıkmazlarıyla Müslümânın bocalaması bir gaflettir. İslâm’ın tatbîk edilmeyişinden doğan bu gaflet, Allâh (c.c.) korusun Müslümânı ebedî felâkete sürükleyebilir. (Tebliğ Dergisi)