Çoğu kişilerin hadis diye duydukları ya da öyle sandıkları bazı sözleri, bir bilenden sorarken genellikle söyledikleri söz, “Bu, Kütüb-i sitte’de var mı ?” ya da “Buhari bunu nakletmiş mi?” veya “Müslim’in kitabında geçiyor mu?” olmaktadır. Böylesi bir soru, aslında, sahih hadislerin sadece Kütüb-i Sitte veya Buhari ve Müslim’in kitaplarında bulunduğu, bunların dışındaki hadis külliyatına itimat edilemeyeceği kanaatinden kaynaklanmaktadır. Bu tıpkı, cahil aydınların her şeyi Kur’an’da aramalarına benzemektedir. Günümüzde kendisini bir şeyler biliyor sanan ve fakat din kültürü almamış, usûlünce İslâmî ilimler tahsil etmemiş, bu alanda yeter bilgi seviyesine ulaşamamış aydınlar, dini bir esas kendilerine hatırlatılınca çoğu kere; “Bu, Kur’an’da var mı?” diye itiraz anlamına gelen suâller sorarlar. Tabiatıyla her şeyi Kur’an’da aramak ne kadar hatalı ise, hadis diye duyulan her sözü de mutlaka Buhari ya da Müslim’in kitabında görmeye çalışmak veya Kütüb-i Sitte’de olmasını beklemek en az birincisi kadar yanlıştır. Çünkü her şeyin detaylı olarak Kur’an’da açık bir şekilde olmadığı gerçektir. Eğer her mevzu, her mesele detaylı tarzda Kur’an’da yer almış olsaydı, hadis ve sünnete gerek kalmazdı. Aynı şekilde güvenilir bir hadisin de mutlaka Buhari ve Müslim’de olmayacağı bilinmelidir. Nitekim bu müelliflerin kendileri de sahih hadislerin hepsini kitaplarına almak için yola çıkmış değillerdir. Aldıklarının sahih olmasına dikkat etmişler ama bütün sahihleri bir kitapta toplamak gibi bir çalışmaya girmemişlerdir. Nitekim Buhari ve Müslim’in şartlarına uygun olduğu halde, kitaplarında bulunmayan hadisleri Hâkim en-Neysâburî, Müstedrek adıyla bilinen 4 büyük ciltlik eserinde toplamıştır.
(www.mevlanatakvimi.com)