Şüphesiz en güzeli, teravihi hatimle kılmaktır. Buna göre bazı camilerde cemaatin bilgisi doğrultusunda bu şekilde yani hatimle teravih kılınması tavsiye edilmelidir. Diğer camilerde ise namazın erkânına ve huşuuna riayet etmek kaydıyla cemaatin durumu gözetilmelidir. Maalesef günümüzde bazı camilerde teravih, erkânına riayet edilmeksizin süratle kılınmaktadır. Teravihin süratle kılınması bir faziletmiş gibi davranılmaktadır. Hâlbuki bu çok yanlış bir uygulamadır. Zira farz namazlar ile nafile namazlar arasında erkânına riayet edilmesinin gerekliliği açısından hiçbir fark yoktur. Her ikisinde de erkânına riayet etmek lazımdır. Erkânına ve şartlarına riayet etmeksizin namaz kılmak, günâh olduğu gibi yerine göre namazı geçersiz de kılabilir. Nafile namazın kılınmaması durumunda kişi günahkâr olmaz. Ancak nafile kılacağım diye rükün veya şartlarını ihlâl ederek kılmak kişiyi günahkâr yapar. İmâm Ebû Hanife (r.a.)’in görüşü olan “teravihte kişi her rekâtta on ayet okur” görüşü sünnete en uygun olanıdır. Zira teravihte bir kere Kur’an-ı Kerim’i hatmetmek sünnettir. Her rekâtta on ayet okununca yirmi rekâtta iki yüz ayet yapar. Ramazan’ın otuz gün olduğu düşünülürse altı bin ayet eder ki böylece Kuran-ı Kerim’i hatmetmiş olur. Hz. Ömer (r.a.)’in emrettiği ise fazîlet babındandır. Bu da teravih namazında Kur’an-ı Kerim’in iki veya üç kere hatmedilmesidir. Kâsânî, Bedâyiu’s-Sanâi’ adlı eserinde şöyle der: “Teravih namazında kıraatin son derece uzun yapılması eslafımızın (bizden öncekilerin) zamanındaydı. Zamanımızdaysa en evlâsı teravih kıldıracak olan imâmların arkasındaki cemaatin haline göre kıraati uzun veya kısa tutmalarıdır. Teravih namazı kıldıranlar cemaatin, cemaati terk etmesine sebebiyet verecek derecede kıraati uzun tutmamalıdırlar. Zira cemaati çoğaltmak kıraati uzun tutmaktan daha fazîletlidir.” (Sualli-Cevaplı İslâm Fıkhı, c.2, s.296-297)