Sünnet Düşmanlığının Aslı Dini Tahriftir
“Yalnız Kur’ân yeter” deyip duranlar asıl olarak Kur’ân-ı Kerîm’i tahrîf etmek için Sünnete karşı çıkıyorlar. Çünkü hevâlarına göre bir âyete mana vermeye kalksalar sünnet karşılarına dikiliyor ve o manayı vermelerine engel oluyor.
O kişiye şeytan bu sefer Sünneti aşma fikrini aşılamaya çalışıyor. O da Sünneti inkâr yoluna gidiyor. Bu sebeptendir ki Sünnet devrede olduğu sürece Kur’ân-ı Kerîm ma’nen yozlaştırılamayacaktır. Sünnet düşmanlığının temelinde, arka planında, aslında masum bilimsel bir mesele değil, bir ideoloji yatmaktadır.
O ideoloji de İslâm’ı ma’nen tahrîf etmektir. Yani adı İslâm olan ama kendisi İslâm olmayan bir din üretme projesidir. Sünnet bu ideolojinin yer bulmasına engel olduğu için, o kişiler Sünnete düşman kesiliyorlar.
Peygamber (s.a.v.) için hâşâ “bir postacıdır, Allâh (c.c.)’den aldı, bize nakletti, işi bitti. Resûlullâh (s.a.v.) artık bize karışamaz. Biz sadece Kur’ân’ı okuruz, ne anlarsak onu bilir, onu yaparız” dediler. Yani Sünnet onları ilgilendirmez oldu. işte bu insanlar küfre girerler, din dışına, İslâm’ın dışına çıkarlar. Bu şeytanlar bir yandan da İslâm dinini
müslümanların zihninde basitleştirmeye, küçük düşürmeye, darma dağınık bir dinmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. İşte o bozuk niyetli düşmanlar, önce alimlere çattılar. Bu arada en kolay çattıkları husus mezhebler ve tarikatlar oldu. İsmi İslâm olan ama kendisi İslâm olmayan bir din üretmek isteyenler, tabii ki mezhebe de düşman olacaktır, tasavvufa da düşman olacaktır. Alimlerimize zaten düşman olacaktır. Sünnete de düşman olacaktır. Son olarak Kur’ân-ı Kerîm’e de tarihsel deyip dolaylı olarak düşman olacaktır. Görüldüğü gibi düşmanlığın sebebi, aslında dini tahrîftir.
(Prof. Dr. Orhan Çeker, Tasavvufî Meselelere Fıkhî Bakış, s.26)