Tevekküle Zarar Vermeyen Durumlar

Tevekküle Zarar Vermeyen Durumlar başlıklı yazımızı istifadenize sunuyoruz.

Allâh (c.c.)’a tevekkül eden bir kimsenin, Yüce Mevla’sından, dünyasını güzelleştirecek ve ahirette kendisine yüksek dereceler kazandıracak şeyleri istemesi, tevekkülüne bir zarar vermez. Çünkü o, bununla Allâh (c.c.)’un rızasından başka bir şey düşünmemektedir. O, bütün işlerini Allâh (c.c.)’a havale etmiştir. Fakat isteğine cevâp verilip verilmediğini bilmeye muhtaçtır.
Kulun isteğinin verilmesi onu Allâh (c.c.)’dan uzaklaştıracaksa, o takdirde isteğinin verilmemesi, bir bakıma duâsının kabul edilmemesi Allâh (c.c.)’a yakınlık vesilesi olur. Çünkü hayır, kulun bilmediği şeylerdedir. Bazen hayır, kulun hoşlanmadığı, ama ahiretteki sonucu itibariyle güzel olan şeylerle olur. Yoksa kulun kendince iyi bulduğu ve hemen sonuç alacağını düşündüğü şeylerde hayır olmayabilir. O hâlde kulun, her işinde hikmet sahibi olan Allâh (c.c.)’un hükmüne teslim olması ve O (c.c.)’un taksimine razı olması gerekir.
Tevekkül edenin, rızkını beklemesi tevekkülünde bir noksanlık sebebi değildir. Çünkü insan, zayıf ve ihtiyaç sahibi olarak yaratılmıştır. İnsanın Allâh (c.c.) katında rızkı bellidir. Belli olan bu rızık çok önceden taksim edilmiştir. Bu taksim edilen şeye yönelen kimse, aslında onu taksim edene yönelmiş olur. Kim Allâh (c.c.)’a yönelirse, Allâh (c.c.) onu şereflendirir ve kendisine dost edinir.
Ahiret ameli olan çalışmalarına karşılık Allâh (c.c.)’dan bir şeyler beklemesi kulu tevekkülden çıkarmaz. Çünkü o zaten buna teşvik edilmiş ve çağırılmıştır.
Fakat bu beklenti, onu gerçek ihlâs hâline ulaştırmaz ve tevekkül sahibi sıddıkların yüksek derecelerine yükseltmez. Salih ameline karşılık olarak ahirette bir karşılık beklentisi kulun manevi hâlinde bir ilerleme sağlayabilir; fakat bu, onu muhabbet ehlinin ihlâsına ulaştırmaz ve mukarrebun makamındaki ariflerin derecelerine yükseltmez.
(Ebû Talib el-Mekkî, Kutu’l Kutub, 3.c., 155-159.s.)