Geçmişte yaşamış tarîkat şeyhlerinin, kadınları irşâdları nasıl olmuştur? Günümüzde yapılan kadınlarla görüşmek, onların bulunduğu meclislerde sohbet etmek vs. gibi uygulamaların tarîkatta yeri var mıdır? Hicab âyeti indikten sonra Nebî (s.a.v.) Efendimiz kadınları çoğunlukla eşleri vasıtasıyla bazen de perde arkasından görüşmek sûretiyle irşâd etmiştir. Bu sünnete tâbi olarak, son devrin mânevîyat büyüklerinden Hz. Mahmud Sâmi Ramazanoğlu (k.s.) da kadınları, kocaları vasıtası ile irşâd etmiş, onlara hiçbir zaman toplu veya tek tek sohbet yapmamıştır. Kadınlara zikir telkinini de kocaları vasıtasıyla yapmıştır. Bu usül, mânevîyat ehlinin yoludur. Bu yolun büyüklerinden Mevlana Halid-i Bağdadi (k.s.)’nin bir talebesine yazdığı mektupta şu ifadeler yer alır: “Ubeydullah Efendi, kadınların eve gelmelerine mâni olsun. Bu iş onun tarîkattan çıkışına sebep olur.” İmâm Şârânî (r.âleyh) hazretleri bu konuda şöyle der: Başlangıçta birçok “şeyh” ve “derviş”, kadınlarla yakınlıkla onlara mânevî bir baba olduklarını, böylece birlikte oturmalarının ve o kadınlara bakmanın câiz olacağını düşünürler. Buna karşılık kadın da, o kimseye bir baba gözü ile bakmanın câiz olduğu düşüncesine vararak yüzünü göstermede bir sakınca duymamaya başlar. İşte bu düşünce ve davranışlar, temiz olan şerîat yolundan ayrılmak demektir. Belki de şeytân bu türlü düşünce ve davranışları onlar için bir zinâ başlangıcı olarak hazırlamıştır. Hâkk Teâlâ her türlü şaibeden uzak Peygamber (s.a.v.) hanımları hakkında Ashâb-ı Kirâm (r.a.e.)’e şu emri vermiştir: “Bir de onun (Peygamber (s.a.v.)’in) zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit, perde ardından isteyin onlardan. Bu davranış gerek sizin ve gerek onların kalpleri için daha uygun ve daha temiz olmuş olur.” (Ahzâb s. 53) (Misvâk Neşriyât, Hâkk Dinin Batıl Yorumlarına Cevaplar)