Kur’ân-ı Kerîm’de: “Resûlümün size getirdiklerini alınız, men’ettiklerinden sakınınız” (Haşr s. 7) buyruluyor. O halde Peygamberimiz (s.a.v.)’e uymak farzdır, lâzımdır. Yukarıdaki âyet-i kerîme Resûlullâh (s.a.v.)’e dış görünüşte ve içte aykırı hareket etmeği yasaklamaktadır. Resûlullâh (s.a.v.)’e uymamak İslâm ni’metine saldırmaktır. Resûlullâh (s.a.v.): “Getirdiklerime değil de, kendi isteklerine tâbi’ olanlarınız îmân etmiş sayılmaz” buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte: “Sünnetimi zayi’ eden kimseye şefaatim haram olur” buyurdu. Sünneti zayi’ etmek O (s.a.v.)’e, O (s.a.v.)’in getirdiği İslâm dînine uymamak demektir. Diğer bir hadîs-i şerîfte: “Sünnetimi ihyâ eden, dirilten, beni ihyâ etmiş olur. Beni ihyâ eden beni sever. Beni seven kıyâmet gününde, Cennet’te benimle olur” buyurmuştur. Diğer bir hadîs-i şerîfte; “Sünnetimi muhâfaza eden kimseye Allâhü Teâlâ dört haslet ikrâm eder. İyi kimselerin kalblerinde muhabbeti olur. Kötü kimselerin kalblerinde heybetli olur. Rızkında genişlik olur. Dîninde sağlam ve güvenli olur” buyurmuştur. Sünnete çok sıkı yapışılmalıdır. Sünnet ile âmel etmeli, başkalarını sünnete çağırmalı ve sünnet ile hükmedilmelidir. Bir hadîs-i şerîfte: “Benim sünnetime ve sizi hidâyete sevk eden büyük halîfelerimin sünnetine yapışınız. Sünnetleri azı dişlerinizle tuttuğunuz gibi sımsıkı sarılın” ya’nî hepsini yapınız buyurmuştur. Bid’at ehlinin sözlerine kulak verilmemeli, kendilerine meyil edilmemeli, yanaşılmamalıdır. Cünkü dînimiz bid’at işleyenleri sevmeği, sözlerini dinlemeği yasaklamaktadır. Allâhü Teâlâ’nın emrettiği farzları yaparken de sünnete uymalıdır. Çünkü bu emirlerin nasıl ve ne şekilde yerine getirileceğini Peygamberimiz (s.a.v.) göstermiştir. (Seyyid Alizâde, Şir’atü’l İslâm)