Doğru yol, en doğru ve en sağlam İslâm dinidir. İslâm dini, Kur’ân-ı Azimüş-şan’ın delâlet ettiği ve Peygamberlerin Efendisi (s.a.v.) Hazretlerinin ahlâkıdır. Efendimiz (s.a.v.)’ın ahlâkı hakkında Cenâb-ı Allâh: “Ve muhakkâk sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin!” (Kalem s. 4) Bu yüce ahlâk ya sonunda insanı Cennet’e götürür. Âmel defterleri sağ elinden verilenleri Cennet’e iletir. Cenâb-ı Allâh (c.c.)’un şöyle buyurduğu gibi: “Allâh dâr’us-selâm’a çağırıyor ve dilediğini bir doğru yola hidâyet buyuruyor.” (Yunus s. 25) Veya sonunda insanı Allâh (c.c.)’a yöneltir. Bu da Allâh (c.c.)’a yaklaşan ve hayırda insanları geçenler içindir. Cenâb-ı Allâh (c.c.)’un şöyle buyurduğu gibi: “Ve işte sana böyle emrimizden biz ruh vahyettirdik; sen kitab nedir, imân nedir bilmiyordun ve lâkin biz onu bir nur kıldık! Onunla kullarımızdan dilediğimize hidâyet vereceğiz ve emin ol sen her halde doğru bir yola çağırıyorsun; O Allâh’ın yoluna ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O’nundur. Uyan! Bütün işler, döner dolaşır Allâh’a varır!” (Şûrâ s. 52-53) Ashâb-ı Yemin yani âmel defterleri sağ elinden verilenler için olan her türlü nimet ve manevî derece, sâbikîn yani âmelde ileri gidenler için hâsıl olur. Çünkü onlar, Celâl olan Allâh’ın keşfinde ve Cemâl’in şâhidliğinde nimete nail olmakla Ashâb-ı Yemini geçenlerdir. Bu makâm Peygamberlerin Efendisi (s.a.v.) Hazretleri ve ona tâbi olanlara mahsustur. Cenâb-ı Allâh şöyle buyurdu: “De ki: “Ey insanlar! İşte Râbbinizden size hak geldi. Artık hidâyeti kabul eden kendi nefsi için kabul etmiş olur, sapkınlık eden de kendi aleyhine sapmış olur ve “Ben sizin üzerinize vekil değilim.” (Yunus s. 108) (İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyân Tefsiri, c.1, s.93-95)